Güneşin çocukları
Karanlığın karnını deşe deşe yürüyordu yüz binler, milyonlar. Babasının omuzları üstündeki çocuk dev gibiydi. Babasının yüreği alev alev. İrticanın karanlıklara boğduğu kocaman adamlardan daha ilerisini görüyordu minik gözler. Kendi geleceğini..
***
Bir çığlık yükseliyordu başı örtülü bir kadının dilinden. "Mustafa'm Kemal'im diyordu" da yabancı ajanslar fotoğrafını çekiyordu. Türban ve analarımızın başının örtüsü arasındaki farkı tüm dünyaya göstermek için.
***
Destanlar yeniden yazılıyordu sanki. Medyanın magazinci kesimi, Atatürk'ün çocuklarını görmezlikten geliyordu, etini pazarlayan kadınlara saatler ayırırken... Tarihin en büyük yürek ihtilallerinden biri gerçekliyordu Ankara'da. Gökyüzündeki yıldızları saymak mümkündü de böyle bir mahşeri kalabalığı saymak ne mümkün!
***
Gençlik ateşiydi, yüreğindeki ateş. "Bu memleket bizim" diyordu ak sakallı bir dede. "Biz Cumhuriyet'i böyle kurduk" posteri vardı elinde. "Herkes şapkasını önüne koysun" diyordu. Şeyhlerin emrindeki patronlar, ağalar, politikacılar! Çocuklarımızın ekmeğini kesen, demokrasinin yolunu kesen haramilere karşı, yeni bir güneş doğuyordu Ankara'da...
***
Amerikan ajandasında yazılan günlüklerde olmayan bir gösteriydi, dünkü mahşeri kalabalık. Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Atatürk devrimlerinin can çekişirken bile nasıl bir ruha sahip olduğunun belgesiydi. Onlar güneşin çocuklarıydı. Karanlık bir ülkedeki haramileri ışıklarıyla boğan...