Bir haberin anatomisi
Geçtiğimiz hafta içinde Takvim Spor iki büyük olaya sessiz sedasız damgasını vurdu.. Reklamı pek sevmem.. Hani o başkalarının en küçük olayda Falanı önce biz yazdık. Filanı biz patlattık. Falan, filancadan okunur'' şeklindeki övünmelerine dönüp bakmam bile.. Ama bu kez durum farklı.. Çünkü olayın habersel değeri var.. İlk olay, 2 hafta önce Bursaspor-Fenerbahçe maçında çıkan kavgalarda yer alanlardan birinin Mümtaz Acar isimli bir Galatasaraylı olduğu haberiydi. Biz haberimizde Mümtaz'ın ultrAslan Bodrum temsilcisi olduğunu da belgesiyle ortaya koyarken ve bu şahsın ismi ultrAslan'ın resmi internet sitesinde bizim yazdığımız gibi aynen Bodrum temsilcisi olarak yer alırken, ertesi gün ilginç gelişmeler oldu. Önce ultrAslan yetkilileri abidik-gubidik, "Bay Kubidik" yaparak Bodrum temsilcilerinin ismini bir anda değiştirdiler, sonra da "Takvim'in yaptığı fotoshop'' dediler. Ama iş işten geçti. Olayın güzel tarafı, F.Bahçe Kulübü bizim gazetedeki haberi delil göstererek PFDK'ya savunma yaptı ve ceza almaktan kurtuldu.. Gelelim ikinci habere; O da Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'ın beni arayarak tribünlerde çıkan olaylar hakkında görüşlerini açıklamasıydı. Bu telefon konuşması da yine Takvim'de "Olayları istersem önlerim ama devlet çözsün'' başlığıyla yayınlandı.. İşin güzelliğine bakın ki, Yıldırım'ın bu çağrısı ülke sınırları içinde sadece Takvim'de çıktıktan bir gün sonra yerini buldu. Devlet olaylara el koydu. Polis, tribünlerde kavga çıkartan, birbirini bıçaklayan kişileri içeri aldı ve sorguladı.. Yani başkaları saçma sapan ve yalan transfer haberleriyle övünürken, biz habercilik yaptık.. Bunun şerefi de bize yeter..