Lord mu, gazeteci mi?
Yıllardır tanıdığım birçok gazeteciye bakıyorum, buradan sahiden gazeteci gibi görünüyorlar. Yine başka bazı gazetecilere bakıyorum, hiç de gazeteci gibi görünmüyorlar. Haliyle kafam karışıyor. O zaman, başka bir kerteriz alayım, diyorum alıyorum.
***
Aslen Kanadalı, sonradan İngiliz vatandaşı, şimdilerde de Chicago'da 101 yıl hapis cezası istemiyle yargılanan Conrad Black'a bakıyorum. 25 yaşında ilk gazetesini çıkardı. 85'te İngiliz Telegraph ile zirveye çıktı. Bu gazeteyi en büyük rakibi Murdoch'un Times'ından hep daha yüksek tirajda tuttu. Jerusalem Post'un da sahibi oldu. Margareth Thatcher'ın en yakın dostuydu. 2000'de İngiliz lordu olmak için Kanada vatandaşlığını bıraktı. Derebeyi gibi yönettiği Hollinger şirketinin kasasından 85 milyon dolar yürüttüğü ortaya çıkınca, aleyhindeki dava başladı.
***
Şirkete bağlı yüzlerce yerel gazeteyi pazara girmeme vaadi ile satıp, paraları kendi cebine atan Conrad'ın yılda 2 milyar dolar para kazandığı da iddialar arasında. Aynı zamanda köşe yazarı olan karısı Barbara Amiel'in, doğum günü partileri, alışverişleri, opera biletleri, lüks tatilleri, antik otomobilleri de şimdi gözaltında.
***
Conrad Black, yürüttüğü paralar anlaşılınca 2004'te istifa etmiş ama yargı yakasına yapıştı. 50 milyon dolarlık para cezası da istiyorlar kendisinden ama o para, yürüttüklerinin yanında devede kulak kalır. Asıl iş, 101 yıl hapis cezası isteminde...
***
Henüz bir karar vermedim ama galiba hem lord hem de gazeteci olunmuyor abilerim, ablalarım...