Allah'ın sopası yok..
Adamın biri önemli bir kent takımının kalesini koruyordu.. Bir gün sahalarında büyük bir takımla oynadıkları maçta rakibin santrforu bir şekilde ayaklarına takıldı ve düştü. Pozisyonu penaltı olarak değerlendiren hakem, kaleciye de son adam muamelesi yapıp onu oyun dışı bıraktı. Kıyamet de bundan sonra koptu.. Kaleci sanki hayatında ilk kez haksızlığa uğruyordu.. Önce rakip santrforu suçladı. Sonra nasırına basmışlar gibi feryat etti, ağladı. Sonra da işi Allah'a havale etti. Şimdi "O kaleci nerede?" diye soruyorsanız, 3'üncü lige düştü derim..
***
Adamın bir başkası büyük bir takımda oynuyor, goller atıyor, taraftar tarafından çok seviliyor, astronomik paralar kazanıyordu.. Ancak sözleşmesi sezon sonu bitiyordu. Adamın dayısı bir gün kulüp yönetimine başvurarak, ''Hem şu kadar para istiyoruz, hem de sürekli ilk 11'de oynama garantisi'' deyince olay rayından çıktı.. Kulüp yönetimi, ''Para olayında anlaşırız ama ilk 11'de oynama işi hocanın sorunu'' cevabını verince dayısıyla, yeğeni soluğu Avrupa'nın sıradan kulüplerinin birinde aldı.. Bir süre sonra adam orada da ilk 11'e giremedi ve ayrılmak zorunda kaldı.. "O şimdi nerede?" derseniz, Almanya'da 2'nci Lig'de oynuyor derim..
***
Adamın bir diğeri Türkiye'nin en büyük kulübünde top koştururken, sezon sonu daha küçük olan bir başkasını tercih etti. Ne var ki eski takımında attığı golleri, yakaladığı havayı burada bir türlü bulamıyordu. Üstelik gol atmayı da unutmuştu.. Bana "Bu adam kim?" derseniz, o şimdi sıradan bir kulüpte oynuyor derim.