Yürüyelim de...
Trafik belasına karşı ortaya atılan çözümlere bakınca, insanın elinden gülmekten başka şey gelmiyor. İstanbullular yürümeye alıştırılmalıymış. Valla alıştıramazsınız. Birincisi, ben öyle insanlar görüyorum ki evinin 200 metre ötesindeki çarşıya giderken cipe biniyorlar. Cipi de neredeyse çarşının içine sokacaklar. Bunlardan bir hayır gelmez.
***
Hadi bizim gibi sıkı yürüyüşçüler, otomobilleri bırakıp yürümeye kalksalar, koca İstanbul'da nereden nereye nasıl yürüyecekler. Mesela ben... Günde ortalama 10-12 km yürüyorum, her gün... Evimle gazete arasındaki 18 km'yi yürüyecek olsam, farz edelim... Saatte 6 km'den 3 saatte işe gelirim. 3 saatte de dönerim, 6 saat. 6 saat de çalışsam, vaziyeti kurtarırız. Peki nerede duş alacağız, teke gibi kokarak çalışamayacağımıza göre... Hadi onu da geçtim.
***
Nereden yürüyeceğiz? E-5'te mi? Bunu öneren insanlar bilmezler mi ki, İstanbul'da otomobillerin nihayet ilerleyeceği yollar vardır da, yayalar için yürüme imkanı neredeyse sıfırdır. Çık bakalım E-5'e ne oluyor, daha birinci kilometreyi tamamlamadan adamı sinek gibi ezerler. Bi tane at alayım diyorum, atla gidip geleyim işe, fakat onu da koşturacak yol yok, koşturup gelsen, gazetenin önünde bağlayacak, sulayıp, yemleyecek yer yok! Başkan Topbaş gelsin de bizim gazetenin yanındaki benzin istasyonunun önünde kaldırım bulunmadığı için yayaların nerede yürüdüklerine baksın!