Alex gibi oynamak Alex'in dünkü basın toplantısını FBTV'den canlı olarak izledim. İşin içinde televizyon olunca konuşulanlar, sorulanlar, verilen yanıtlar daha net anlaşılıyor. Alex aynı sahadaki gibiydi. Çok rahattı, net yanıtlar vrdi. Çok başka yerlere çekilebilecek konuları, kıvrak ve esnek zekasıyla kimseye koz vermeden kendi istediği yerlere getirdi. Mesela, "Galatasaray'da Arda ve HakanŞükür şunları söylemiş. Kezman da böyle böyle cevap vermiş, sizin düşünceniz nelerdir?" sorusuna gayet kısa, "Bunlarla ilgilenmiyorum. Bizim tek rakibimiz Galatasaray değil. Beşiktaş,Manisa ve Kayseri'yi de rakip olarak görüyoruz. Zaten birbirimizi yenmemiz önemli değil. Önemli olan ligin sonu. Geçen sezon iki maçta da Galatasaray'ı yendik ama şampiyon olamadık" sözlerinden sonra insanın içinden ikinci soruyu sormak da gelmez ki. Deivid'in golcülüğü, Alex üzerinden sorgulanmaya kalkışıldı. Alex bunu da, "Deivid iyi bir golcüdür. Ama Fenerbahçe'de gol işini bir tek forvet yapmıyor. Ben de atıyorum, Tuncay da, ölü toplara gelen Edu ve Lugano da atıyor, Appaiah da. O yüzden biz kişilerle değil takım halinde oynayan bir ekibiz. Semih'le de, Kezman'la da, Deivid'le de en iyi şekilde anlaşıyoruz" deyip konuyu bir çırpıda toparlayıverir. Zico'yla ilgili de, "Geldiğinde daha ne yapabileceğini göstermeden eleştirenler tarafından gönderilmek istendi. Mantalitesini ve felsefesini her geçen gün futbolculara kabul ettiriyor, biz de her geçen gün daha iyi oluyoruz. Daum'la da rahattım, Zico'yla da rahatım" dedi. Benim şaşırdığım, arkadaşlarımızın aynı soruyu beş altı kez tekrarlamasıydı. Alex artık gülmeye başladı. O da transfriyle ve kontratıyla ilgili sorulardı. Yanıtları da haliyle aynıydı. Masaya oturmadığını, Beşiktaş'tan teklif almadığını söyledi. Sorulan bir soru bana değişik geldi. "Alex gibi oynamak ne demektir?". Aslında burada anlatılmak istenen, sözde yavaş ve ağır oynayan Alex'in, Avrupa'da hiç bir şey yapamayacağıydı. Alex bu mevzuyu da çaktı tabi. Verdiği yanıt ise mükemmeldi ve tartışmalara son noktayı koyacak cinstendi: "Alex gibi oynamak futbol oynamaktır. Benim okulum, Brezilya futbol okuludur ve Avrupa'nın her takımında da geçerlidir". İşte böylece bizim sürekli anlatmaya çalıştığımız konuları da bir cümlede özetleyiverdi. Sahadaki zekasını dışarıya da taşıyan bir futbolcu profili çizdi.
Servisi 
Alex'in dünkü basın toplantısını FBTV'den canlı olarak izledim. İşin içinde televizyon olunca konuşulanlar, sorulanlar, verilen yanıtlar daha net anlaşılıyor. Alex aynı sahadaki gibiydi. Çok rahattı, net yanıtlar vrdi. Çok başka yerlere çekilebilecek konuları, kıvrak ve esnek zekasıyla kimseye koz vermeden kendi istediği yerlere getirdi. Mesela, "Galatasaray'da Arda ve Hakan Şükür şunları söylemiş. Kezman da böyle böyle cevap vermiş, sizin düşünceniz nelerdir?" sorusuna gayet kısa, "Bunlarla ilgilenmiyorum. Bizim tek rakibimiz Galatasaray değil. Beşiktaş, Manisa ve Kayseri'yi de rakip olarak görüyoruz. Zaten birbirimizi yenmemiz önemli değil. Önemli olan ligin sonu. Geçen sezon iki maçta da Galatasaray'ı yendik ama şampiyon olamadık" sözlerinden sonra insanın içinden ikinci soruyu sormak da gelmez ki. Deivid'in golcülüğü, Alex üzerinden sorgulanmaya kalkışıldı. Alex bunu da, "Deivid iyi bir golcüdür. Ama Fenerbahçe'de gol işini bir tek forvet yapmıyor. Ben de atıyorum, Tuncay da, ölü toplara gelen Edu ve Lugano da atıyor, Appaiah da. O yüzden biz kişilerle değil takım halinde oynayan bir ekibiz. Semih'le de, Kezman'la da, Deivid'le de en iyi şekilde anlaşıyoruz" deyip konuyu bir çırpıda toparlayıverir. Zico'yla ilgili de, "Geldiğinde daha ne yapabileceğini göstermeden eleştirenler tarafından gönderilmek istendi. Mantalitesini ve felsefesini her geçen gün futbolculara kabul ettiriyor, biz de her geçen gün daha iyi oluyoruz. Daum'la da rahattım, Zico'yla da rahatım" dedi. Benim şaşırdığım, arkadaşlarımızın aynı soruyu beş altı kez tekrarlamasıydı. Alex artık gülmeye başladı. O da transfriyle ve kontratıyla ilgili sorulardı. Yanıtları da haliyle aynıydı. Masaya oturmadığını, Beşiktaş'tan teklif almadığını söyledi. Sorulan bir soru bana değişik geldi. "Alex gibi oynamak ne demektir?". Aslında burada anlatılmak istenen, sözde yavaş ve ağır oynayan Alex'in, Avrupa'da hiç bir şey yapamayacağıydı. Alex bu mevzuyu da çaktı tabi. Verdiği yanıt ise mükemmeldi ve tartışmalara son noktayı koyacak cinstendi: "Alex gibi oynamak futbol oynamaktır. Benim okulum, Brezilya futbol okuludur ve Avrupa'nın her takımında da geçerlidir". İşte böylece bizim sürekli anlatmaya çalıştığımız konuları da bir cümlede özetleyiverdi. Sahadaki zekasını dışarıya da taşıyan bir futbolcu profili çizdi.
