Yılsonu yılbaşı
2006 yolcu... Yarın 2007'ye "Merhaba" diyeceğiz. Yıl sonlarında bir muhasebe yapmak adetten olmuş. Efendim, geçen yıl şunlar oldu, bunlar olmadı, inşallah gelecek yıl daha iyi olacak! Yersen!..
***
Ne o yoksa, sen iyimser değil misin? Hayır, son derece iyimserim. Çünkü elimde iyimser olmaktan başka sermaye yok. Umut fakirin ekmeği, ye Memet ye! De... Söylemek istediğim başka bir şey.
***
İnsanlar, takvimleri başka türlü yapsalardı ne olacaktı? Ki eskiden zaten başka türlüydü. Hâlâ dünyada geçerli türlü türlü takvimler yok değil... Mesela, yılbaşı 30 Haziran'da olsaydı ne olacaktı? 1 Temmuz yeni yılın başlangıcı olacaktı. Kuzey yarım kürede, yeni yılı karla, soğuk ve yağmurla değil, yazlıklarda, tatil yörelerinde deniz şıkırtıları, pırıl pırıl güneşle birlikte karşılayacaktık. Batı medeniyetinde saplantı haline gelmiş Noel'de ille de kar beklentisi, olmayacaktı belki...
***
Kılçıklık olsun diye yazmıyorum. Zaten gerek de yok. Kapılmış gidiyoruz bahtımızın rüzgârına... Yılbaşı 1 Ocak olmuş, 1 Temmuz olmuş fark etmez. Fark eden ve fark yaratan, sizin neyi, nasıl algıladığınızda... Ve tabii ki zamanın ne olduğunu bilip anlamakta... Zaman, insanların ona ne isim koyduklarına, nerede kesip, nerede başlattıklarına bakmadan, kozmik bir nehir misali akıp giden boyut... Ve biz ölümlüler o boyutta kayda bile geçmeyecek ölçekte gelip geçici varlıklarız. Buradan çıkacak sonuç şu: Gününüz, günleriniz, dostluklar, sevgiler, olumlu ve yapıcı değer yargıları ile ışıldıyor mu, ışıldamıyor mu? En yetenekli insan, mutluluğu becerebilen insandır. Yeni yılın size mutluluk getirmesini beklemeyin, siz gidin onu getirin!