Doğumdan sonra
Anne olmak, Tanrı'nın kadına bahşettiği en önemli özellik. Çoğalmak yaşamın hakimidir. Bu hakimiyetin en önemli parçası kadının üretkenliğidir. Hamile olduğunu öğrenen kadın farklılaşır. İlk üç ay sıkıntılıdır. Beraberliği, evliliği, sosyal koşulları, ekonomik durumu, eşi ve çevresinin yaklaşımı, kariyeri ya da yaşadıkları bu süredeki hislerini belirler. Ağrıları olabilir, kusabilir, sinirlidir, çevresinin duyarlı olmasını ister, hormonal değişiklikler alışmadığı kadar etkilidir, eşinden farklı bir ilgi bekler. İkinci üç ayda bebeğinin tekmeleri ile uyanır, bebeği güçlenmeye, kendini hissettirmeye başlamıştır, anne adayının kendini mükemmel algıladığı dönemdir. Yürüyüşü değişmiştir, bacakları açık ve arkada, göbeği büyümediği halde öndedir! Kendinden emindir, kimse onu ve bebeğini yıkamaz! Bu dönemde psikiyatrik bozukluklar nadir görülür, hormonal değişimler hamileyi güçlendirir. Anne adayına yaklaşımda, hastalıklı tutumlar yoksa, kadın zorluklara göğüs gerer. Doğum sonrası annelerin yarısında çökkünlük tablosu vardır. Buna "lohusalık hüznü" denir. Bu süreç eşinin, çevresinin anlayışlı yaklaşımları ile kısa sürede biter. İlk altı ya da sekiz haftada başlayıp altı aya kadar uzayabilen doğum sonu depresyonları her yüz anneden on ya da onbeşini etkilemektedir. Son derece ciddi tablolardır; uyku bozuklukları, ağlama, iştahsızlık, tuhaf davranışlar, hayaller görme, ikna ile değiştirilemeyen düşünceler, bebeğine yabancılaşma, öz bakımında azalma, kendisine ya da bebeğine zarar verme düşünceleri, kilo kaybı ile gider, anne mutsuzdur, söylenenlerden etkilenmez, kendi canına ya da bebeğinin canına kıyma düşünceleri gerçekleşebilir. Bu nedenle eşinin ya da ailenin yakınlarının bu tabloyu atlamaması, hacıya-hocaya gitmemesi ve anneyi bir ruh hekimine götürmesi tek çözümdür. Evde yaşanan üzüntülü olaylar tetikleyici faktörlerdir, hastalık organik olup müdaheleyi gerektirir. Ülkemizde bilgisizlik sebebiyle bir ok anne doğum sonrası kendisine, bebeğine ya da çevresine zarar verebilmektedir. Doğum hızının yüksek , sosyo-ekonomik seviyenin düşük olduğu ülkelerde bu konuda kadın-doğum uzmanlarına da çok iş düşmektedir. Düşük yapmak, kürtaj olmak doğumla eşdeğer travmadır. Bu durumlarda eş ve aile yakınlarının kadına destek olması şarttır. Yeni anneye "okutmak", kurşun döktürmek, anneanne ya da babaannenin desteği, bu durumu geçirmez sadece annenin daha güçsüz hissetmesine neden olur. Benzer durumlar babada da oluşabilir. Bebeğine ve eşine dokunamama, mutsuzluk, yaşama bağlanamama gibi durumlarla seyreden bu durum birçok gelişmiş ülkede erkeğe de verilen doğum izinleriyle atlatılabilmektedir.