Kötülük hastalık değildir!
Ülkemizde adi olarak tanımlanan suç oranlarında ciddi artış olduğu resmi kayıtlardan biliniyor. Dolandırıcılık, sahtekarlık, hırsızlık, hatta gasp öyküleri her gün gazetelerin birinci ya da üçüncü sayfalarında yerini alıp toplum olarak bizi de etkiliyor. Ancak bu insanları suça iten sebepler nedense biz Türk halkını daha çok ilgilendiriyor ve insanların suç işlemekten nasıl vazgeçirilebileceği hiç düşünülmüyor. Ruhsal rahatsızlığı olanların suç işleme potansiyeli asla normal insanlardan fazla değildir. Her suç işleyeni, 'tedaviye ihtiyacı var', 'sevgi verilmemiş', 'devlet gerekeni yapamamış', 'eğitim eksik gibi' klişe, hiç işe yaramayan hatta kafa bulandıran gerekçelerle açıklayamayız. Her insan korkar, her insan korkmalıdır ama her insan sadece Allah'tan değil aynı zamanda dünyevi bir takım şeylerden de korkmalıdır. Siyasilerimiz 'Allah'tan başka kimseden korkumuz yoktur' diye haykırınca kişilik, bozukluğu gösteren, hasta olmayan fakat biz ruh hekimleri ile konuşurken aynı lafları söyleyen insanlar aklıma gelir. Elbette siyasiler başka bir mesaj veriyor ama diğeri 'ben ölümlü dünyada hak hukuk tanımam' demeye getiriyor. Cezaevinden korkarız, kanunlara karşı gelmekten korkarız, saygınlığımızı kaybederiz, rezil oluruz, ticari itibarımızı yitiririz diye korkarız. Bazıları ise bunlardan hiç korkmaz! Dolandırır, suç işler, gasp yapar, sözlerini yerine getirmez, hacizlerden etkilenmez, elektriğini, suyunu, senedini ödemez. Sebebini sorduğunuzda da pişman olursunuz, çünkü kendince öyle haklı nedenleri vardır ki! Burada o kişinin tedaviye değil düzeltilmeye ihtiyacı vardır, yani topluma uygun bir insan haline getirilmelidir. Bunu psikiyatri ya da psikoloji değil, hukuk yapar. Demokratik toplumlarda 'söz' senet değildir, her şey yazılı olmalıdır. Hukukumuz hantaldır, caydırıcı özelliğini hisseden insanlar korkanlardır, korkmayan cüretkarlar için maalesef ülkemiz cennettir. Aflar ve cezai indirimler, infazları ile suç işleme potansiyeli yüksek olan insanları yüreklendirilmektedir. Ruh hekimleri bu insanlarla adli psikiyatri koridorlarında karşılaşıyor, hukukun aksayan yönlerinden yararlanarak güya hastalık etkisi ile suç işlediklerini ifade edip bizleri de dolandırmaya çalışıyorlar. Tek güvenceleri otuz yıldan aşağı çözülemeyen dava örnekleridir. Ne kadar uzarsa o kadar kar! Kişilik bozuklukları dünyanın her yerinde kendine uygun zemin arar, bunu bulduğunda da oraya yerleşir, hiçbir şey için gecikmiş değiliz. Unutmayın, KÖTÜLÜK BİR HASTALIK DEĞİLDİR!