Papa'nın ziyareti ve tartışmalar Papa'nın Türkiye ziyareti, daha önce Müslümanlar hakkında sarf ettiği sözler ve ülkemizin AB üyeliğine karşı tavrı yüzünden endişe uyandırıyor. Ya tatsız bir olay meydana gelirse? Aleyhte gösteri yapılmaması, hele hele şiddet içeren eğilimlerin ortaya çıkmaması için büyük özen göstermeliyiz. Eski Papa olsa, hiç endişe duymayacağız ama, 16. Benediktus'un İslâmiyet karşıtı sözlerinin, arzu edilmeyen hadiselere yol açması, üstelik bunun Türkler'in hoşgörüsüzlüğüne mal edilmesi ihtimali mevcut. Zaten bu konuları kaşıyanlar var. Zaman zaman, ekümeniklik meselesi, misyonerlik faaliyetleri veyahut Ruhban Okulu tartışması gündeme getirilir, halkımız, Türkiye'nin büyük bir tehlike ile karşı karşıya kaldığı konusunda ikna edilmeye çalışılır. Ruhban Okulu 1971'e kadar faaliyetteydi. Demek yeniden faaliyete geçmesinin ne laikliğe karşı bir niteliği var, ne de Fener Rum Patrikhanesi'nin Vatikan'- laşmasının yolu bu şekilde açılabilir. Sahi, safsatalardan biri de, Fener'de, Vatikan benzeri bir devletin kurulacağı iddiası. Bunu da, patriğin "ekümenik" sıfatını taşımasıyla ilişkilendiriyorlar. Ekümenik kelimesi, Fener Rum Patriği'nin, Ortodoks dünyanın en büyük dini reisi olduğu anlamında kullanılıyor. Katolikler'le Ortodokslar arasında egemenlik mücadelesi olmasına rağmen, farklı kiliseler açısından, İstanbul'daki Ortodoks Kilisesi'nin ekümenik sıfatı, en azından protokoler bir önem taşıyor; toplantıya riyaset etme hakkı Fener Rum Patriği Bartholomeos'a tanınıyor. Osmanlı döneminde, Balkanlar'daki Ortodoks ahali, imparatorluğun egemenliği altına girerken, patrik de icazet veriyor; ahaliye, Osmanlı hâkimiyeti içinde olmalarının kendi menfaatlerine uygun düştüğünü telkin ediyordu. Buna mukabil, Yunanistan'ın bağımsızlık savaşı sırasında, İstanbul Rum Ortodoks Kilisesi'nin isyancıları teşvik ettiği ve 2. Mahmut döneminde patriğin asıldığı da biliniyor. "Kin kapısı" denilen, patriğin asıldığı kapı, bugün de hep kapalı tutuluyor. Ortodokslar'da, Katolikler'in aksine, Papa gibi tek bir dini otorite yok. Ortodoks kiliseleri daha özerk davranıyorlar. Meselâ Moskova'daki Rus Ortodoks Kilisesi. Yavaş yavaş Türkler'in Anadolu'ya hâkim olması ve Bizans'ı tehdit etmesi, Fener Rum Patrikhanesi'nden kopuşun zeminini hazırladı (14. Yüzyıl) ve Moskova Ortodoks Kilisesi kuruldu. Ayrıca, 16. Yüzyıl'da, Sokullu Mehmet Paşa, Sırp Ortodoks Kilisesi'ni kurdu. Atina'da patrik değil metropolit var. Atina Metropoliti, Rum Fener Patriği Bartholomeos için "Türk ajanı" sıfatını kullandı. Bir yandan kiliseler arasındaki ihtilâf ve özerk yapı, diğer yandan Ortodokslar'ın dini anlayışının Katoliklik'ten çok farklı olması, Vatikan benzeri bir devletin oluşma ihtimalini ütopya seviyesinde bırakıyor. Katolikler'de Papalık, imparatorların, kralların ve senyörlerin üzerindeydi. Ortodoksluk'ta, dünyevi konularda imparator re'sen hareket ediyor; bazı icraatlarında ise patrikten fetva alıyordu. Patriğin temsil ettiği din ile, devlet birbirine eşitti; hatta siyasotorite daha üstün bir konumdaydı. Ütopyalardan yola çıkarak, korku ve endişeleri beslemek, Türkiye'nin menfaatine değildir. Sükûnet içinde Papa'yı karşılayabilirsek, hem ülkemizin hem dinimizin hoşgörüsünü dünyaya ispat etme fırsatını yakalamış oluruz. Üstelik, böyle bir Papa'yı ağırlamak, o kadar kolay değil. Zoru başarmalıyız.