Bilginer ve 'Atinalı Timon'
Atinalı Timon: Para para para. Ah, hep yukarıya mesajlar gönderdiğimiz, dualarımızda öncelik verdiğimiz, asla yetmeyen, hiç kafi gelmeyen şu baş belası para yok mu, ahhhh ah! Oyun atölyesi; yani Haluk Bilginer'in tiyatrosu, yani Moda'daki özel tiyatro, yeni sezonda yeni bir oyun sahneye koymaya başladı. Adı "Atinalı Timon". Bu oyun bir klasik, bir Shakespeare klasiği desek daha doğru. Konu malumunuz para, daha doğrusu paralı ve parasız olma halleri üzerinden insan manzaraları. Paranız varken etrafınız ne kadar kalabalık, paranız yokken ise etrafınız nasıl da yalnızlıkla kalabalık. "Paran kadar konuş" demişler ya, Timon'un durumu da aynen öyle. İşin komik tarafı Atinali Timon'un şaşalı dönemlerini hayretle izlerken aklımdan ne isimler geçti inanamazsınız. Beynim ara nağme olarak "kimler geldi kimler geçti" diye mırıldanıyordu; bu ülke ne Atinalı Timonlar görmüş,görmüş de unutmuş. Tabii oyunda ki Timon'un bizim topraklarda yaşamış Timonlar'dan farkı, iyi niyetli oluşu. O tüm parasını etrafındaki dalkavuklarla birlikte yiyor, hep bana hep bana demiyor. Sonuç? Farklı değil. Hazıra ve dalkavuklara dağ dayanamıyor. Dibe vuruyor, Timon altınları kaybediyor. Sonra: sonrasını "Atinalı Timon" sahnesinde görmenizi tavsiye ediyorum. Fazla klişe olacak ama Haluk Bilginer yine döktürüyor. Belli sahnelerde kahkahalara boğulurken, çoğu zaman da boğazınıza düğümlenenler sizi ağlatıveriyor. Bu arada Arçelik reklamlarının yeni yüzü ve Çelik'in yeni arkadaşı olarak artık daha da aşina olduğumuz Öner Erkan oyundaki en iyi performanslardan biri bana göre. Çok dinamik ve çok sevimli ve tabii ki çok yetenekli! Bir de Kurtlar Vadisi'nin sürmeli gözlü Mematisi burada bambaşka bir karakterle, bilginiz dahilinde olsun. Oyun oldukça kalabalık. Sadece bu isimlerden oluşmuyor elbette. Tüm oyuncular oyunun hakkını veriyor. Ama yine eklemeden edemiyorum, Haluk Bilginer... O başka bir gezegenden gelmiş adam, yine çok ama çok baskın, yine muhteşem, yine sahnenin Haluk Bilginer'i! Bu arada övgüyle bahsetmek isterim ki oyunu izlediğim salonun kalabalığını görenler 'tiyatroların hali vahim' yorumlarını yapanlara inat, tiyatroya olan ilgiden mutlu olacaklardır. İyi oyunun alıcısı her zaman çıkar, seyircisi ile her zaman bir şekilde, bir yerde buluşur. Son olarak oyundan bana geriye kalan kitapçığın arka sayfalarında ki "Atinalı Timon Sözlüğü"nden "çöküş" kelimesinin manasına dikkatinizi çekerek yazımı bitirmek isterim. Çöküş: Bir halk saçmasapan şeylerle ilgilendiği zaman kültürel yaşam, aralıksız eğlence turları şeklinde yeniden tanımlandığı zaman, ciddi kamusal konuşmalar bebeklerin çıkardıkları seslere benzediği zaman ve kısacası halkın kendisi bir izleyici kitlesi, halkın kamusal işleride Vodvil temsiline benzediği zaman, artık ulus riskle yüz yüze gelmiş ve kültürün ölümü açık bir olasılık halini almış demektir.