Dışişleri Komisyonu Başkanı Mehmet Dülger'i, Antalya'da cuma namazından çıkarken yakaladım. Cep telefonu öyle bir alet ki, kapatmadığınız takdirde, en olmadık bir yerde yakayı ele veriyorsunuz. Dülger çocukluk arkadaşım; bu yüzden "İşimvar" diye kaçamadı ve sorularımı cevaplandırdı. -1Marttezkeresindebirazmüteredditkonuşuyordun.Şimdidurumnedir? -Çok farklı. İlk defa Barış Gücü'ne asker göndermiyoruz ya! Sayın Başbakan'ın da dediği gibi, hem Birleşmiş Milletler kararı var hem biz barış kurmaya değil barışı korumaya gidiyoruz. Dövüşenleri ayırmaya kalksan, araya girsen, iki yumruk da sen yersin. Burada durum farklı, ateşkes sağlanmış. Ayrıca bütün taraflar da bizi istiyor. Bu da çok önemli. -Lübnan'dagörevyapacakbirlikiçin,BirleşmişMilletlertarafındanhazırlananAngajmanKurallarıBelgesi'nde, "Barış Gücü komutanına yetki verilmesi durumunda, silâhlı şahıs veya grupların silâhsızlandırılması" öngörülüyor ki, bunun Hizbullah'ın silâhsızlandırılması olduğu belli. -Barış Gücü komutanı akşam rüya görüp, ertesi gün sana emir mi verecek? "HaydibakalımTürkordusu,gidipHizbullah'ınelindensilâhıal" mı diyecek? Bunu Lübnan devleti yapacak. Siyasi otoriteyi bütün Lübnan'da egemen kılacak. Tabii ki bir risk var. Silâhlı çatışma başlarsa, yani ateşkes bozulursa, Barış Gücü, görevi icabı, bu çatışmayı önlemek için tarafları silâhsızlandıracaktır.
***
Lübnan'a asker gönderme konusunda, herkes görüşünü beyan edebilir. Ama, son sözü sorumluluğu taşıyan siyasi iktidar söyleyecek. Zaten "sorumluluk" ve "yetki" birbirini tamamlayan iki unsur. Diyelim ki, hem ülkemiz hem de Türk askeri açısından büyük risk var. O zaman vatandaş, sandıkta hesabını sorar AK Parti'den ve Tayyip Erdoğan'dan. Ama, askerden veya Cumhurbaşkanı'ndan soramaz. Dolayısıyla ne asker, ne de Cumhurbaşkanı kararı engelleyici bir tavır içine giremezler. Zaten böyle bir niyetleri de yok. Tahminimize göre, Türk Silâhlı Kuvvetleri, ayrıca, 1 Mart tezkeresini Meclis'in kabulünden yanaydı. Çünkü o takdirde Kuzey Irak'ta daha serbest davranabileceklerinin ve PKK ile mücadelede daha etkili olabileceklerinin farkındaydılar. O tarihte, Talabani ve Barzani, 1 Mart tezkeresi parlamentodan geçmesin istiyordu. Bugün de Lübnan'da yaşayan Ermeni asıllı halk, Türk askerinin Barış Gücü'ne katılmasına karşı. Uluslararası camiada Türkiye'nin ağırlığının artması, sürekli karşımıza çıkartılan yalan yanlış iddialarla baş etmemizi kolaylaştıracaktır. Bunun yanı sıra, Tayyip Erdoğan 1 Mart'ta kaybettiği fırsatı yeniden yakalıyor. Büyük devletlerle birlikte hareket etmek, Ortadoğu'nun kaderinde söz sahibi olmak, hem ülkemize hem de Başbakan'a itibar sağlayacaktır. Aksi varit olursa, halk, Erdoğan'ı sandığa gömer. Öyleyse muhalefet neden bu kadar hırçınlaşıyor?