Geçen gün Gazze'de görev yapan savaş muhabiri genç meslektaşlardan söz ettim size.
Hepsini arayıp; "Siz televizyonda görünüyor, anonslar haberler yapıyorsunuz ama kim olduğunuzu, iç duygularını bilmiyor seyirci. İki satırla hem kendinizi tanıtın hem de neler hissettiğinizi yazın" demiştim.
Hepsinden geldi ama Habertürk muhabiri Nevşin Mengü geciktirdi yazısını. Sayfa beklemesin diye onsuz yazdım ben de. Neden sonra diğer haber işlerinden başını kaldırabildi ve yolladı. İşte o gecikmiş Nevşin yazısı:
İLK KEZ SAVAŞTAYIM "Abi kusura bakmayın biraz geç oldu.
Ben 1982 yılında doğdum; Bilkent'te siyaset bilimi lisansı yaptım, Galatasaray Üniversitesi'nde de sosyoloji mastırlıyım.
Mesleğe 5 yıl önce başladım.
İlk kez savaş bölgesine gittim.
Erez kapısından geçtikten sonra; açıkçası algılarım karıştı.
Orada yaşadıklarım gerçek değilmiş gibi düşünmeye başladım.
Gazze'ye girer girmez Cebaliye'ye gittik.
Orada gördüğüm manzara gerçek olamayacak kadar kötüydü. Çocuklar, kadınlar yıkıntıların üzerinde yaşıyorlar; buldukları üç beş lokma yiyeceği çamurlu kaplarda pişirip yiyorlardı.
SARILIP AĞLADI Gazze'nin içi; yani Gaza City beklediğimden iyiydi açıkçası; bir kez daha kendi kendime teyit etmiş oldum ki; savaş asla zenginleri vurmuyor; olan her zaman varoşlara yoksullara, yoksunlara oluyor. Acıları onlar yaşıyor.
Gazze'de aklımda kalan en olumlu anı ise; Ortadoğu insanının asaleti ve sevecenliği.
Kameraman arkadaşım Tansel Can ile çekim yaparken 60-70 yaşlarında bir Filistinli ile tanıştık.
Bizi ısrarla evine davet etti. Çay, kahve ve karısının elleriyle yaptığı oraya özgü bir tatlı ikram etti. Karısı Türkiye'den geldiğimi öğrenince bana sarılıp ağladı. O anları hatırlayınca hala gözlerim doluyor. O küçük ama sıcak evde yiyip içtiklerim ve annem yaşındaki Filistinli kadının bana sarıldığında hissettiğim sıcaklık, hala bugün gibi aklımda."
Nevşin Mengü