Sıraselviler'in orada, bir ara sokak otoparkına bıraktım arabamı. "
Çay içelim abi " diye tutturdular. Uzatılan tabureyi altıma çekip çömdüm.
Tam karşıda
köhne gemi gibi
Santral Oteli duruyor. Böylesi bir yerde bu kadar kocaman bir hazine sandığı
kir pas içinde ve öksüz, olacak iş mi? Karadenizli iki kardeş birbirine düşmüş, otelleri ayakta ölüyor, umurlarında değil. Yukarıdan kuvvetli bir gıcırtı geliyor. Kafamı kaldırıp baktım. Pencereymiş. İyice açıldı, bir kafa uzandı. Aslan başlı bir adam sarktı aşağıya. Ermeni aksanı konuştu.
- Parev (merhaba) be Savaş abi. Gel hele yukarı diyeceklerim var .
Ben orayı ev zannedip "
olmaz " diyorum. Adam ısrarlı:
- Kırma Agop kardeşini. Gel bak neler diyeceğim .
SELAM BAHÇEYE Yandan girişi varmış. Gidince görüyorum ki ev mev değil,
Şişli Spor Kulübü'nün kapalı spor salonuymuş.
Agop idarecisiymiş oranın. Açıp sarktığı pencere de minik yazıhanesi. Salonun kenarından geçip arkaya götürüyor beni. Bahçeyle tanıştırıyor.
- Bak bahçemiz ne güzel. Ermeni okulu bahçesi bu.Anaokulundan başlar, lise bitene kadar burada okur cemaatin çocukları. İleride duran adama takdim ediliyorum.
- Arto .
Bak kimi getirdim size .
Arto eşiyle birlikte okulun
bekçisi, hademesi, tamircisi her şeyiymiş. Tek göz oda evleri bahçeden de görünüyor. İki küçük çocukları var.
Alinda ve Kamer. Haa, bir de
muhabbet kuşu. Adı galiba renklerinden mülhem;
Karışık . Pencerenin yanında duran kafesin kapısını açıyorlar. Zıplayıp kafalarımıza konuyor kuş, alışkınmış, kaçmıyor.
KÜL OLUNCA Tam karşıda bir başka dükkan. Oradan da mahalle baskısı var; "
Gel otur hocam. Bi kahve içmeden gidemezsin!.. "
Genç bir çift oturuyor kapı önü masada. Başka müşteri de yok zaten. Selamlaşıyoruz. Yanlarına ilişiyorum:
- Ben Vecdi. Bu da arkadaşım Karen. Kahven gelince dikkat edin Savaş bey. Eski bir pavyon ritüeliyle getiriyorlar.- Nasıl yani?.. Kahve gelince anlıyorum nasıl. Tabağı kağıtlarla sarıp sarmalamışlar. Çakmakla bir ucundan tutuşturunca
tüm kağıtlar alev alıyor, kül olup dökülünce fincan çıkıyor ortaya .
KARŞIDAN BİR DOST GELDİ Bak hele karşıdan kadim bir dost gelmekte.
Bulutsuzluk Özlemi'nden
Nejat Yavaşoğulları yani. Kucaklaşıyoruz. O da oturuyor yanı başımıza. Şarkı, şiir konuşuyoruz bir süre. Derken yüzü
yaşlı bir kurdu andıran o adam geçiyor yanımızdan. Göz göze geliyoruz, elini uzatıyor:
- Ben Abdülhamit .
Selam olsun sizlere. - !!!!
- Tanıdınız mı? Sarı Mercedes'te İlyas Salman'ın amcasını oynadımdı. Çılgın Bediş'te de Abdül'dü adım .
26 yıl olmuş
Muş'tan geleli. Sabah akşam
Yeni Melek Sokağı'nda, Azmi'nin artist kahvesinde iş bekliyormuş. Ne ona, ne kaderdaşlarına iş filan yokmuş nicedir.
DEVLET İÇİN KURŞUN YİYEN DE!.. Hayal Bar' ın arka sokağında,
Adam Yayıncılık'ın yerini kaburgacı
Musa Usta almıştı. 7 katlı bina. Çarşı dedikodusuna göre
1 trilyon küsur vermişlerdi . Her katı ayrı bir lokanta yaptı
Musa Usta . Hayırlısı.
DÜZ BAKINCA Sokağın yegane bakkalı
tekel maddesi de satıyor. Kasap olsa kediler birikir. Burada
tekmil matiz takımı toplaşmış. Tekerlekli sandalyede bir adam, iki bacağı dizlerden kesik. Başına dikmiş lıkırdatıyor birayı. Bitirince düze bakıp beni görüyor.
Seviniyor:
- Ben Gaziyim abi.Antepli Gazi Memet'im ben. Güneydoğu gazisiyim .
Tunceli'de oldu olay. Tansu Hanım Gülhane'ye gelip ziyaret etmişti beni. Bak saatime .
Kendi eliyle taktı bana bunu. Bileğinden çıkarıp uzattığı saatin arkasını işaret ediyor. Bir yazı var. Okuyorum "
Başbakan Tansu Çiller'den sevgiyle." ŞİŞELER ÇİÇEK ÇİÇEK Solda
Abdullah Sokağı . Yönetmen
Bilge Olgaç tam bu evde, sokağı köşeleyen apartmanda çıkan yangında ayrılmıştı aramızdan. Buradan geçmeyeli
tılsımlı değnek değmi ş sokağa. Her bir yana keyifli alternatif mekkurulmuş. Sokağın adını barına koyan;
Abdullah Bar yapan delikanlıyı tebrik ettim. Cam kenarlarına dizdiği
saksı içlerine eski Tekel biralarının şişelerini dikmiş .
Açacak bir gün. Yediveren gül olacak " deyip gülüyor.
Yaratıcı çocukmuş, helal olsun.
İYİ AİLE ÇOCUKLARI Agop'la
Arto, ön kapıdan çıkarıyorlar beni. Hep geçtiğim o ara sokağa orta yerinden girince,
ışınlandım sanıyorum.
Buranın şeyi meşhurdur.
18-25 yaş kuşağı gençler toplanır hep . Kümelenir, gelen geçene '
sinyal' çeker,
şarap parası isterler. Çoğu '
iyi aile' çocuğudur, iyi okullarda öğrencidir aslında.
Macerayı, şamatayı böyle yaşadıklarını sanırlar. Masum ama tatsız bir oyundur, lakin
pek sevmem tarzlarını.