Rizeli meslektaşımız Fatih Sultan Kan sohbetinde fıkra gibi olaylar anlatıyor. Diyor ki; "Rizeli elektrikçi Mehmet Demir gece eve giderken kuvvetli bir yağmura tutulur. Evin kapısına gelince hanımı kapıyı açar. - Mehmet şemsiyen vardi niye bu kadar islandun? - Hani şemsiye? Hanımı ceketinin arka yakasından asılı şemsiyeyi gösterince feryadı bastı Mehmet Usta: - Uyy pen oni orada unuttum. Kahkahalar patlarken devam ediyor hikayeler: "Pazar'ın bir köyünde genç delikanlı üzerine bir korku geldiği için annesi tarafından okuması için hocaya götürülür. Hoca çocuğu dualarla okuduktan sonra cam bardağa su doldurur ve bütün dikkatini vererek içine bakmasını söyler. Çocuk bakar, bakar fakat hiçbir şey göremez. Hoca ısrar eder, iyice bak diye. Çocuk bir daha bakar ve el çırparak der ki: - Hocam, gördüm gördüm... - Ne gördün? Çocuk heyecanla cevap verir: - Paşabahçe 33... Bardağın altındaki damgadır gördüğü. Bir başka gün de Çay TV Genel Yayın Yönetmeni Arif Akmermer, televizyonu adına açık havada bir müzik programı düzenleyecektir. Programın yapılacağı gün havanın nasıl olacağını öğrenmek için Meteoroloji Müdürünü arar: - Hocam Salı günü hava nasıl? - Yağışlı. - Bir şey yapamaz mıyız? Son öykü de şöyle: "Kaçkar TV'de atma türkü yarışmasının yapımcılığını ve sunuculuğunu yapan Osman Efendioğlu hem faks hem de telefonla gelen isteklere cevap vermektedir. Yine bir akşam program normal süresini hayli aşmıştır. Ana kumandada çalışanlar bir not yazarak uyarmak isterler: - "Osman amca kısa geç, eve gideceğiz" yazarak masasına bırakırlar. Efendioğlu istek sandığı notu alır ve konuk müzisyenlere dönerek canlı yayında okur. - Evet arkadaşlar "Osman amca kısa kes, eve gideceğiz" bu eseri hanginiz seslendirecek?