Herkesin bir ekonomi gündemi var. Borsacınınki başka, dövizcininki başka. Vatandaşınki ise çok farklı. Aslında borsacı da, dövizci de vatandaş olduğu için bu gündem herkesi ilgilendiriyor.
2001'den şerbetli olduğumuz için hesabımızı kitabımızı çok daha dikkatli yapmaya başladık. İşsiz kalma korkusu, işsizliğe yüklü borçla yakalanma endişesi vatandaşın psikolojisini fena bozuyor. Hele bir de hacizler aklına gelince...
Hatırlayın. Bankalar yüzde 400 faizlerle evlere geliyorlardı.
Dışarıdan anlaştıkları avukatlar alacakları yüzdeyi artırmak için miktarı artırdıkça artırıyordu...
Sonra ceketler bile yedieminlere hacizli mal olarak yansıdı...
İşte bu durum talebi daraltıyor.
Daha önce de yazdım.
Siz kitap almazsanız, kuruyemiş satamazsınız. Sebzeden meyveden kısarsanız, kazak satışlarınız durur... Kazanamayan nasıl harcasın? Birinin kazancı diğerinin harcamasına bağlı.
Ama durum ortada. İnsanlar mobilyayı, buzdolabını değiştirmeyi düşünmek bir yana, mutfaktan kesmeyi hesaplıyor...
Talep azalınca üretim duruyor.
Üretim durunca işsizlik başlıyor. Yani sizin gidip bir kazak almamanız, dönüp dolaşıp işsizlik olarak yine sizi buluyor.
Güven kazandırılsın İnsanlar gelecekten korkmaz ise harcamaktan çekinmez. İşsiz kalmayacağına emin olursa parasını istiflemeyi düşünmez...
Önce güveni sağlamak, sonra da moralleri bozan unsurları engellemek gerekiyor.
Bu yüzden faiz indirimi önemliydi. Daha da sürmesi lazım.
Vergi indirimleri de gündeme gelmeli. Hatta kredi kartı faizleri gözden geçirilmeli...
Yatırımlar sürmeli..
Esnafa, KOBİ'ye destek artmalı...