Erişkinlerde vejetaryenlik, yanlış uygulanan zayıflama rejimleri ve yeme bozuklukları anemiye neden olur.
Demir, vücutta oksijen taşıma görevi üstlenen alyuvarların yapımı için gerekli bir maddedir. Dünyada; her 10 erkekten biri (yüzde 10'u), her 3 kadından biri (yüzde 35'i), her 2 gebeden biri (yüzde 50'si) ve her 5 çocuktan ikisi (yüzde 40'ı) kansızdır.
FAKİR ÜLKELERDE DAHA SIK GÖRÜLÜR Besinlerle az miktarda alınma, Bağırsaklardan az miktarda emilim Kronik kanamalar (adet kanamaları, sindirim sistemi ülser ve kanser kanamaları, idrar yolları kanamaları) Vücutta ve kemik iliğindeki demir depolarının harcanması sonucu kansızlık yavaş gelişir. Genellikle kadınlarda adet kanamalarından dolayı demir depoları daha düşüktür. Kan kaybına neden olabilen en riskli durumlar arasında sindirim sistemi ülserleri ve kanserleri, rahim urları, uzun dönem aspirin ve romatizmal ilaç kullanımı sayılabilir. Yetersiz demir alınması; normal beslenme sırasında gıdalar yoluyla alınan demirin yetersiz olduğu durumlarda görülür. Sosyoekonomik düzeyi düşük toplumlarda, beslenme alışkanlıkları yanlış olan insanlarda daha sıktır. Bebeklerde; ek besinlere geç başlama, anne sütü yerine inek sütüyle beslenme kansızlığa neden olabilir. Erişkinlerde ise vejetaryenlik, yanlış uygulanan zayıflama rejimleri ve yeme bozuklukları da kansızlığa neden olabilir. Ülkemizde kadınlarda kansızlığın en büyük nedeni adet kanamasına bağlı kan kaybıdır. Diğer taraftan; sık doğumlar, çoğul gebelikler, annenin 2 yıldan sık aralıklarla veya 4'ten fazla sayıda doğum yapması gibi durumlar kansızlığa neden olabilir. Demir emiliminin bozulduğu durumlar; uzun süren ishaller, kronik enfeksiyonlar, sindirim sisteminde bozukluklar vücuda alınan demirin emilimini bozarak kansızlığa neden olabilir. Günlük demir ihtiyacı yaklaşık olarak 2 mg. kadar olmasına rağmen kadınlarda ihtiyaç daha fazladır. Besinlerdeki demirin ancak yüzde 10 kadarı ince barsaklardan emilir. İhtiyaç halinde emilim artarsa da kayıpların karşılanamadığı durumlarda kansızlık oluşur. İhtiyaç kadınlarda, bebeklik döneminde, hamilelikte, ağır hastalık ve emzirme dönemlerinde daha fazladır.