-Sana niye Kömür Baba diyorlar? - Kömürün hikayesini en iyi bilenlerden biriyim de ondan...
- Anlat desem anlatır mısın? - Elbet anlatırım. İşim ne ki başka. Eliyle sıvazladığı aksakalının telleri kadar yaşanmışlık vardı belli ki. Gözleri daldı gitti sandım ama birden ateş topları gibi parıldadı. - Bildin mi Uzun Mehmet'i...
- Öğretmenimiz anlatırdı. Askerde öğrenmiş sonra kendi köyünde taş kömür bulmuş gibisinden bir şeyler hatırlıyorum. - Doğru söylüyorsun. O Uzun Mehmet Ereğli'nin çocuğuydu. 1829 yılında buldu kömürü. Sonra da hızla üretim başladı. Yıl 1848'di. Hazine-i Hassa vardı, onlar kontrol etti üretimi. Tabii çok iptidai usullerle çıkıyordu önceleri. Yine de senede 40-50 bin ton civarında kömür üretildi.
- Sonradan çok büyüdü ama değil mi? - Büyümez mi? "Kırım Savaşı" Kırım Harbi'nin başlaması ile idareyi İngilizler aldı. 1864 yılında da devrin Kaptan-ı Deryası (henüz yazılmamış) "Kaptan-ı Deryası"na devredildi ve maden nazırlığı kuruldu. Tren, dekovil hatları döşendi. Kok, briket, ateş tuğlası ve çimento fabrikaları açıldı. 1907'ye gelindiğinde 735.000 tona erişti üretim.
BORÇLUYUZ Sonrasında dakikalarca anlatı anlattı kömür Baba. Hani belgesel yapacak olsam bugüne kadar nasıl geldik yazacağım ama tadında keseyim, bölgenin diğer meselelerine gireyim. Tek söyleyeceğim Uzun Mehmet'ten bu yana uzun yıllar geçmiş, yıpranan, bu yolda çook düşen olmuş. Erişilen noktada ise Zonguldak'ın memleketimizin orta direklerinden biri oluşu var. Bu ülke onlara çok şey borçlu. Eskiden de şimdi de ve elbette gelecekte de.