Bulutlar kına rengi. Sanki gökyüzünde 40 gün 40 gece süren düğün var Kesilmiş taşlardan yükselen bin binalar taş kesilmiş insan aklı karşısında.
Mardin'in olağanüstü güzel röntgenine düşen sadece insan aklı değil elbette. Emek de var, inanç da umut da. Tek tük zılgıt sesleri yükseliyor verandalardan. Bulutlar kına rengi. Sanki gökyüzünde düğün var. Kesilmiş taşlardan yükselen bin binalar sanki taş kesilmiş insan aklı karşısında. Kız Kalesi ürkek bir ceylan gibi nazlı niyazlı salınıyor. Kalenin heybetli böbürlenişi boşuna değil. Bunca yüzyıldır ayakta, dimdik, civan civan duruyor bak.
SAF SEVGİLER Mezopotamya'nın bereketi topraklar kadar yüreğine, dostluğunu, konukseverliğine de vurmuş Mardinli'nin. Sanki yeryüzünün bütün dinleri ara sokaklarda insan uslarına binmiş gezinir gibi. Yine de "kışt" diyen yok kalplerde uçuşan kuşlara. Mardin güvercinleri gibi telaşsız, saf, yegane sevgiler bunlar.
AYI İNİ KÖYLER İşte orada, Mardin'deyim. Yol boyu kol kola vermiş dükkanlardan çıkan esnaf kocaman gülümsüyor konuk oluşuma. - Gel Savaş Abi. Bizim badem şekerinden yemeden geçme... - Buyur bir mırra içelim abi... - Arabanız yoksa biz gezdirelim. Deyrulzafaran'a götürelim mi sizi, ayin var bugün. Ayı ini köyler, balçık kasabalar, kel dağlar aştık diyen dizeler gibi. İşte bu diyarı böyle dolaşıyoruz. Neler gördüğümüz ise daha da az ötelerde yazılı.