Tam yüzümüz gülecek, Balkanlar'ın ezgileriyle coşacağız diyoruz, paaat Abdül ortaya çıkıyor. Bu arada Dimitri bir türlü yakalanamıyor. Hadi onlara alıştık bir de yan kompartımanda askerler varken eşkıyalar ellerini kollarını sallayarak trende adam rehin alıyor. Vallahi şeytan git şu Pürsıçan'a ortalığı dağıt diyor. İşin bu kez şakası yok! Son iki haftadır 'Elveda Rumeli'yi kalbim sıkışarak izliyorum. Ve açıkçası telefonun icat edildiği bir çağda dünyaya geldiğim için şükrediyorum. Kendi adıma hiçbir zaman cep telefonu delisi olmadım. Hatta insanın kişisel özgürlüğünü fazlasıyla kısıtladığını düşünürüm. Ancak bu hafta 'Elveda Rumeli'de telgrafla bürokrasinin daha da çekilmez bir hal aldığını görünce ister istenmez şükrettim. Düşünsenize bizim en tepedeki bürokratlarımıza ulaşmamız ne kadar zaman alır. Tabii sade vatandaştan bahsetmiyorum. Mesela bir kaymakamın bağlı bulunduğu valiye ulaşması 3 gün sürmez herhalde. Tamam, teknoloji hayatımızı kirletti, aşkları öldürdü, mekanikleştirdi. Ancak telefon olması milyonlarca kelle uçardı diye düşünmeye başladım ben!