Kriz ortamı herkesi tedirgin ediyor. Fakat tedirginlik paniğe yol açmadan tedbirli biçimde hayatımızı devam ettirmemiz şart. Bugün 2001 krizinde yaşadığımız bir tecrübeyi hatırlatmak istiyorum. O krizde hatırlarsanız işsizlik insanları kötü etkilemişti. Özellikle kredi kartı borçları katlanmış ve facialara sebep olmuştu. Hatırlayın dağılan yuvalar, intiharlar, haciz vakaları gazetelere yansımıştı. Üretimdeki düşüş büyümedeki yavaşlamanın habercisi oldu. Bu da dolaylı olarak işsizliği tetikleyecek. İşini kaybeden insan borçlarını ödeyemezse zor durumda kalıyor. Bu sadece onu değil, ailesini ve çevresini olumsuz etkiliyor. 2005-2006 yılları Türkiye'de inşaat sektörünün patladığı yıllar oldu. Dolayısıyla da konut kredileri rekor düzeyde arttı. O dönemde kredi alan yüz binler şu anda borçlarını ödüyorlar. Yine 2007 ve bu yıl bireysel krediler konusunda da talep patladı. Buna bir de otomobil kredisi ve kredi kartlarını ekleyin. Milyonlarca insan şu anda bankalara bağımlı biçimde hayatını sürdürüyor. Borcunu ödüyor. Ama sistemde olabilecek küçük bir sarsıntı bu borçların geri dönüşünü olumsuz etkileyecektir. Bu noktada felaket yaşanmadan tedbir almakta fayda var.
Geridönüşönemli... Özellikle kredilerin geri dönüşlerindeki aksaklıkların şimdiden takip edilmesi ve kontrol altına alınması şart. Borcunu geri döndüremeyenlerin durumu mutlaka kontrol edilmeli. Bunun sebepleri araştırılıp çözüm şimdiden bulunmalı. İş işten geçtikten sonra vatandaşı haciz kıskacına sokmanın hiçbir faydası yok. Aşağıda bazı konulara dikkat çekeceğim...