Anıları ancak satırlarla yad etmek mümkün... Yeni halleri de yeni fotoğraflarla... O zaman eskiyi yazıdan okuyun ama yeni halleri fotoğraflardan buyurun..
Doğduğum kente dair tüm izdüşümlerim arkadan hançerlendi. Geçmişi bire bir yansıtacak, yaşatacak tek fotoğraf karesi çekilemez ki artık. Çıktım resimledim her yanı. Evet, gayetle gelişti, serpildi fakat çok da değişti. Anıları ancak satırlarla yad etmek mümkün. Yeni halleri de yeni fotoğraflarla. O zaman eskiyi yazıdan yeniyi fotoğraflardan buyurun.
Salyangoz ahbaplıklar Zeyrek'te sırt hamalları Siirt şehri kadar iri kıyım tasalarını sırtlamış iner. İner usul usul inleyerek. Hedef Unkapanı kavşaklarıdır. O Unkapanı ki köprüsü demir-bakır karışımı, ucuz üretim alaşımıdır. Az ötesiyle de plak-kaset yarışımı bir de çarşısı. Salyangoz ahbaplıklar mekanı gibi bir yer. Bir şey istedin mi kabuğuna çekilen, almaya geldi mi sümük gibi yapışkan bir tuhaf ahbaplık.
Kara kıyım Şehzadebaşı ardı sıra bekar hanları. O hanlar ki avlularında ayıklanmış pirinç taşı döker eteklerinden. Aşiretler üstüne hikayeler kurulur Galata Kulesi manzaralarında. Tepebaşı evleri sıla dağları yerine dublör tutulur. Siyah kötü elbiseleriyle kara kıyım delikanlılar, yüzlerinde kadınsızlıktan gına gelmiş bir beyazlık ve kötü kokan gömlekleriyle bağdaş bağdaş, mat gözlerle dikiliverirler oturdukları yerden...
Yolunuz açık olsun Selimiye önlerinde dalgakıran boylarına yükselen bir lodos tokatlar kayaları. Güngörmüş kaptanlar bıyık altı güler dümenlerinden. Çarkçıbaşı zemin katında bir kiracısı vapurun Allah selamet versin Beybaba. Yolunuz açık olsun... Fındıklı kamburudur kentin; 'doğum hatası'. Avazlanmış bir bitirim çığlığı Tophane'nin. Doğarken ağlamayı ıskalamış bir bebek, şimdi çığlıklar döker sakalını silkerek.
Tophane sırtlarışümle Sarkık bıyıklarında kaytan ipi topacın, bakraç yoğurtlarının cam kutudan kalleşi. Sızıldayan fırınlar, tükenmiş aş evleri; geçmiş zaman halkının doyumluk efsanesi... Kagir ahşap fark etmez ne deseler. Sırt sırta domalmış cumbalı evler, her gidenin ardından çiviyle yaş dökerler Ölmeyen kalmayınca artık tenha sokakta, bir müteahhit uğruna albümden silinirler...
Dudak izleri Arsa mı kaldı top oynamaya. Dövüldü halı sahalarla tüm top meydanlarımız. 6'da haftayım 12'de biterin gazozuna maçları çoktan bitti. Çocuk terlemelerimizle bir safta uçtu anılarımız. Oysa amma da "Terli terli su içme" derdi analarımız. Kan ter içinde içerdik, inatlık olsun maksat. Mahalle çeşmesinde dudak izimiz vardı. Hem musluk suyu içilebilir suydu, Terkos'ların tadına akan sular dururdu.. Eşeğinin iki yanına dört teneke bağlamış sakallı sakaların iyi su satması şaka gibi gelirdi hem...
Elli altı şevrole!.. Kurtuluş sokaklarında izi bile kalmadı eski kabadayıların. Leylekler; 'dayılar' ve 'kabalar' diye, iki ayrı cinsi getirip attı Kurtuluş'un kurtulamamış sokaklarına Akıntı çağanozu yürüyüşlü yampiri külhanilerin yerde öbeklenen tükürüklerinde rüzgarla yalpalayan bir çirkin köpüktür göze çarpan. Eskiden olsa bi 56 şevrole çiğnerdi onları, damalı damasız fark etmez... Süvari polislerin harası vardı Yıldız Parkı girişinde. Ne zaman geçsek saman kokardı bir de beygir tersi. Dik yokuş yan yokuş kendi arasında anlaşırdı Yıldız Parkı'nda Liseli aşklarını nasıl saklayacaklarını ta sabahtan kararlaştırırdı...
Köpük iskeleleri Şişhane ihanete uğradı bir gün ansızın. Encümen kararını bir idam yaftası gibi geçirip boynuna. Kazmanın sivri ucuyla söktüler etinden et, yüzünden parke taşlarını. Asfalt zehri verdiler şahdamarına boydan boya, yukardan aşağıya Boyadılar yanlarını ilk güneşte solacak, güçsüz badanalarla... Çarşamba'dan belliydi Perşembe Pazarı. Fatih sırtlarından Küçük Mustafa Paşa'ya insen en devi iki katlı kırık fakirhanelerin ardında buluşurdu bakışların ilerideki Perşembe Pazarı'yla.
* * * - 'Şaşı bak şaşır' oyunları yoktu evveliyatımızda. Ama dikkatli bak şaşır bu resme. Kuş yemi satılıyor ve kumru kuşları beleş tepesine konuyor yemlerin.
- Tıklım tıkalak dolu iç çarşıların ağzı dili olsa da anlatsa eski günlerini. Kadim pikaplarda çalan Tamburi Cemil Bey'leri, Safiye'leri söylese bir bir. Aklımızı sevdamıza katık etse, savursa Bedesten'e. Kıymetleri görsek vitrin vitrin. He heeey
- Metro yorgunlukları henüz yeni tanış halleridir bu şehre. Hani tramvay desen, kaptıkaçtı usulü dolmuş, muavin avazlı minibüs desen bilir de, metro yolcusuna az aşina kentin duvarları...
- Ellerimi hayır dualara açtığım bir Arap Camii resmidir bu. Şükredişim tek tük de olsa eski usul günlerin dönüştürülemez mekanları kalmış olmasına. Camileri de bozmazlar, atamazlar, satamazlar ya.
- Köprü altı tekinsizliğin, hiçliğin, evsizliğin, yersizliğin masallarında Kaf Dağı yerine geçerdi bir zaman. Berduşlar, biganeler, bihaneler ve sümüklü kimsesiz sokak çocuklarının otağıydı sanki. Şimdi güvenilir mühendisliklerin imalatında güvenlikçi nöbetlerinin istilasında. Az ötesinde köprü altının da altından geçen yolda, möetroda müzik satan genç çocuklar da var