Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yakın çevresi, Deniz Feneri olayına çok yönlü bakıyor. Baykal diyor ki "Deniz Feneri, ne zaman ve nereden çıkmıştır? Adalet ve Kalkınma Partisi ile ortaya çıkmış bir olay..." Peki, gerçekte böyle mi? Deniz Feneri, 1996'daki TV programının ardından 1998'de kurulmuş bir dernek. AK Parti ise 2001 yılında kuruldu. Ayrıca Türkiye'de kurulan dernekle, Almanya'da ceza alan kuruluş organik bir bağa da sahip değil. CHP'nin Almanya'daki Derneği, Türkiye'dekiyle, onu da AK Parti ile organik bağ içinde göstermeye çalışması, tam anlamıyla bir çarpıtmadır. Erdoğan'ın danışmanı Yalçın Akdoğan (Yasin Doğan) Deniz Feneri olayına, (yakın çevrenin) bakışını yazdı. Bu bakış açısından, olayın perde gerisini değerlendirmek mümkün.
Tasvip edilecek yanı yok Deniz Feneri Derneği etrafında başlayan tartışmaların çok boyutlu bir mücadeleyi yansıttığını görmek gerekiyor. Yasin Doğan, "Bu hadise, bir taşla üç-beş kuş vurma girişimine güzel bir örnektir" derken, dikkati çekici bilgiler veriyor. "Almanya'da yargılanan kişilerin aldıkları ceza ve sebep oldukları sonuçlar müstakil olarak değerlendirilmelidir. Ortada sadece bir usulsüzlük değil, dolandırıcılık sebebiyle verilen bir ceza vardır. Bunun tasvip edilecek, tevil edilecek bir tarafı yoktur. Uluslararası STK'lar Türkiye'nin son dönemde yürüttüğü aktif dış politikaya paralel olarak, Türk sivil toplum örgütleri ve yardım kuruluşları da dünya genelinde etkinlik kazanmaya başladı.
Türk dernekler etkilendi Henüz Avrupalı vakıflar olay yerine gitmeden Türkler'in yardımları afet bölgesine ulaştı. Bunun doğurduğu rahatsızlık sadece STK zemininde değil, batılı birçok ülkede hissedildi. Türkiye'deki Alman vakıflarına karşı en ufak bir denetlemeye karşı ayağa kalkan Alman hükümeti, Almanya'daki Türk kuruluşlara karşı amansız bir tutum takındı. Yargılama sürecinde ortaya konan kimi söylemler, bunun salt hukuki bir süreç olmaktan öte, siyasi göndermeler içerdiğini de göstermiştir. Muhafazakar kesimde gelişen sivil toplum örgütlerinin halkla kurdukları sıcak ilişki, hazmedilemiyor. Yardım kuruluşlarının maalesef son yaşananlardan ciddi şekilde etkilendiği de söylemek gerekir. Almanya'da ceza alanların yaptıkları yanlışlar elbette bu olumsuzluklarda pay sahibidir. Yanlış yapan her kim olursa olsun, yanlışa ve yanlış yapana karşı net bir tutum takınmak, yanlışın sebep olduğu olumsuzluklardan en az şekilde etkilenmek için bir gerekliliktir. Ama bir yanlış sebebiyle bir kitleyi, bir camiayı, ilgili-ilgisiz bütün kurumları yıpratmaya, yok etmeye çalışmak daha büyük bir yanlıştır ve aslında başka bir mücadele verildiğini ortaya koyar."