35 yıllık dostluğumuz hep sürdü Kazım'la. Oğlu Mesut bir ara A Takımı'nda çalışıp, babasına yaraşır bir evlat ve acar bir gazeteci olacağının ipuçlarını, ilk kez bizim aramızda verdi, ne güzel! Sadede gelirsek; yıllanmış bir dostluğun adamını. Herkeslerin sevdiği, güvenip inandığı, sıcaklığın, arkadaşlığın, güler yüzün ve Sevinç'in adamını, dangalak bir hastalık çekip almak istedi aramızdan. Gelip, yıkıp, çekip götüreceğini zannetti. Kazım nanik yapınca şaşırdı, defolup gitti gerisin geri.
BİR 'AKŞAM' VAKTİ
Bir gün Akşam'da çalıştığımız bir gün satırlarına işledi ve dedi ki, "Yaşamla dalga geçebilirsiniz!" Hemen odasına koşup duygularımı anlattım ona.
* Kazım sen şaşırtmaca veriyorsun arkadaş...
- Neden ki?
* Çünkü sen yaşamla değil, ölümle dalga geçiyorsun be kanka.
- Öyle de sayılır
* Direncini, kalbini, kalemini bir kez daha kutluyorum senin.
- Senden duymak daha önemli Savaş.
* Öyle. Damdan düşenin halinden, en iyi anlayacak bir başka damdan düşendir, di mi? (gülüşmeler)