Sohbet Emel'de, yani istek ve arzularda ince bir sır vardır. Zira emel olmasa hiç kimse yaşamaktan zevk almaz. Hayatı canlandıran, ona heyecan veren emellerdir. Yani istek ve arzulardır. Kötü olan, tûl-i emel'e, yani dünya sevgisine esir olmaktır, aklı kaldırıp, gözü ve kalbi karartarak ahiret hazırlığını unutmaktır. Eğer tûl-i emel (aşırı dünya sevgisi) ibadete karşı tembellik, dünyaya aşırı rağbet, ahireti unutma ve kalbe katılık verirse kötüdür. Resul-i Ekrem (sas) buyuruyor ki: "Bu ümmetin başlangıcındaki salah, dünyadan kaçınmak ve yakinden ileri gelmiştir. Sonuncuların helaki de, cimrilik ve emelden ileri gelmiştir." (Had. Ans. Kütüb-i Sitte; 6/260) Peygamberimizin lisanifade edilen bir gerçek var. Buyuruyorlar ki: "İnsan yaşlandıkça iki duygu genç kalır: Dünya sevgisi ve tûl-emel." (Had. Ans. Kütüb-i Sitte; 6/260) İnsan bu gerçeği dikkate alarak arzularına esir olmadan gerekli tedbirleri zamanında almalıdır. Kalbini yumuşatacak, gözlerinden muhabbet yaşları akıtacak ibadetlerin içine dalmalıdır. Yoksa Allah korusun tûl-i emel (aşırı dünya sevgisi) insanı hüsrana götürür. Peygamberimiz buyuruyorlar ki: "Dört şey şekavet (hüsran) alametidir: Gözün kuruması (günahlardan ağlamamak), kalbin katılaşması, tûl-i emel (Hiç ölmeyecek gibi dünyaya bağlanmak, planlar yapmak), (bir de) dünyaya karşı hırs." (Had. Ans. Kütüb-i Sitte; 6/260) Sevgili Peygamberimizi korkutan şey, bizlerin heva ve hevesine uyup da asıl yaratılış gayesini unutmak ve dünya cazibesine kapılıp da ona esir olmaktır. Buyuruyorlar ki: "Sizin için en ziyade korktuğum şey, hevaya uymanız ve tûl-i emele düşmenizdir. Hevaya uymak hakkın yolunu keser, tûl-i emel ise ahireti unutturur(Had. Ans. Kütüb-i Sitte; 6 /259 ) Netice olarak insan için fıtri ve vazgeçilmez duygulardan biri nefsarzulardır, dünya ve dünyadakilere bağlılıktır. Bu duyguyu yok etmek ne mümkündür ve ne de istenilen bir şeydir. Aslında bu duygu Allah'ın insana bahşettiği bir nimettir. Onunla insan hayatını canlandırır, güzelleştirir ve onunla hayatına anlam kazandırır. Bu da aşırılılıklardan kaçınmak suretiyle olur. Bunun için iyi düşünüp dünya ve ahiret dengelerini iyi hesap etmek, hayatı öyle programlamak gerekir. Bu konuda da Hz. Ali (ra)'nin şu güzel sözünü hatırdan çıkarmamak gerekir. Hz. Ali diyor ki: "Dünya arkasını dönmüş gidiyor, ahiret ise bize doğru yönelmiş geliyor. Bunlardan her ikisinin de kendine has evlatları var. Siz, ahiretin evlatları olun, sakın dünya evlatlarından olmayın. Zira bugün amel var, hesap yok; yarın ise hesap var, amel yok." (had. Ans. Kütüb-i Sitte; 6 /259 )