Bir sektör olarak futbolun olmazsa olmazı bu sağlık kontrolleridir. Ama o gün sağlık kontrollerine gelemeyen bir futbolcu için hastahanede bulunan müdür ya da başka bir arkadaşının yerine sağlık kontrollerine girdiğine bire bir şahidim. Gerçi sağlık kontrollerinin nasıl yapıldığını anlatmak ayrı bir yazının konusu. Aslında bu tür yarışmaların-çünkü yapılan bir tür yarışmadır.- Birinin diğerine galip gelmesini sağlayacak bir yarışmainsan yaşamında tuttuğu yer, bir kez bu yarışmadan galip çıkıldığında yaşanılacak üstünlük duygusu. Bu galibiyetin yaşam standartlarında sağlayacağı iyileştirici etki yazımızın ve bu ölümlerin konusudur; Nirengi noktasıdır. Çünkü aşırı efor, kendini aşmak adına yaratılan ve ortaya çıkartılmaya çalışılan enerji, fizik kapasiteyi zorlar ve olmayacak durumlar çıkartır ortaya. Kar etme ve tek yönlü kazanma hırsının sahaya yansımasıdır bu. Rakip üreten-rakip zaten aynı amaçlarla vardır zaten- ve karşısındaki rakibi her ne olursa olsun yenmeye alt etmeye koşullanmış bir toplumsal ilişki ağının içinde durur futbol da. Ne bir eksik ne bir fazla. Bütün şekillenişini kapitalizmin kar hırsından alan bu yarışma anlayışının erdemle uzaktan yakından ilintisi yoktur. Birinin diğerini alt etmeye çalışmasının bir sınıfın diğer sınıfı alt etmeye çalışmasının dışında görece hiçbir anlamının olmadığı olamayacağı gibi... Yarışma etiği, fair-play diye adlandırdıkları şeyin yasa koyucuların kazasız belasız yarışma istemlerinin karşılığı olduğunu biliyoruz. Sakatlanan karşı takımdan da olsa artık top bir süreliğine en azından sakatlık geçiren futbolcunun tedavisi yapılana kadar oyun dışına atılıyor. Bir jest oluyor bu. Kardeşçe yarışma adına. Ama sakatlık için oyunun durduğu zamanlar yarışmanın-oyun demeye dilimiz varmıyor aslında- sonuna ekleniyor. Yani bu +2, +5'ler oradan geliyor. Yani yarışmanın kazanma üzerine kurulan ahlakından bir gram taviz verilmiyor. Çürük elma mutlaka ayıklanacak. O nedenle oyun oyun olmaktan çıkmış birinin diğerini alt etmesine dayanan bir yarışma olmuştur. Müsabakacı futbolcu deniyor son zamanlarda. Eskiden ya da bir zamanlar sporcu ya da futbolcu deniyordu. Yarış atı gibi sezonun hemen ardından başlayan maçlardan-sponsorlara, kulüplere ve menajerlere para kazandırmak amacıyla yapılan maçlarda- arta kalan zamanda kendini nasıl onaracağını bilemez futbolcu. Bu alt kategorideki futbolcular için çok da böyle değil belki ama artan rant, pay büyüklüğü az müsabaka bile yapsa o zaman dilimine sıkıştırılmış mesaisini 'en iyi, en yarışmacı ve en emre amade' şekilde geçirmek ister futbolcu. Peki sosyo-kültürel gereksinimleri? Onları es geçiniz! Bundan sonra da sahada yığılıp kalmalar olacak göreceğiz. Gencecik insanların bu kadar erken yaşlandığı ve umudunu bu kadar erken yitirdiği bir süreçte kendini kanıtlama çabasının bu kadar arsızca yaşandığı bir süreç daha yaşanmadı. Maksat spor olsun deyimini çoktandır kullanamıyorum. Maksat 'spor' olmaktan çıkalı çok oldu çünkü.