32 kısım tekmili birden sahnelenmiş bir tiyatro seyrettim yaz boyu. Hem de açık havada, deniz kıyısı, ağaç altı gölgeliklerinde... Oyuncular (başroldekiler de dahil) ara sıra değiştiler, bir kaybolup bir belirdiler amma ortak özellikler hiç değişmedi, gece gündüz hep ayakta kaldı..
Bu hafta değişik bir "izdüşümler" yapalım dedim. Bitip giden bir yazın ardından akılda kalmış, yüreklere demir atmış nice olay, mebzul muhabbet var çünkü.
Tek tek büyütsem, cüssesinden iri sayfa yeri ayırsam o "yaşanmışlıklara" bol, hiç söz etmesem, unutup gitsem güzelliklere halel gelir. O zaman bir kolaj yapalım, yüzleri, isimleri, küçük tefek söyleyişleri yaz sonu galerisinde sergileyelim gelin.
DİNGİL BÜKÜ KIYILARI 32 kısım tekmili birden sahnelenmiş bir tiyatro seyrettim yaz boyu. Oyuncular bir kaybolup bir belirdiler amma ortak özellikler değişmedi. "Nedir o özellikler?" derseniz atla deve bir şey değil. Her yerde olan gazlama türünden durumlar ortak özellikli durumlar. Lakin bu böyle gitmez. Anlatmakla lafın sonuna varılacak gibi değil çünkü. Karakterlerden ve diyaloglardan seçmeler yapıp sunmalıyım ki ortaya kadayıf gibi tatlı taraflar çıksın. Aşağıda açık büfe var, (oruç da bozmaz) buyurmaz mıydınız?
FEDON VE AKREP NALAN Fedon matrak adam. Cem Yılmaz onun için "Cehennemde yanmayacağı kesin olan tek kişi Fedon'dur. Çünkü dünyada çok yandı" diyor ya harika bir tespit. Yine yüzü koyun uzanmış şezlonga. Ama yaz boyu "Fatih Ürek mi önce gelip kapacak yoksa Fedon mu?" 'sorunsalı' yaşandı. Küsmeler, laf atmalar, sırf bu yüzden bölge sakinlerinin Fedoncular- Fatihçiler diye ayrılmaları falan falan.
PLATİN ÇİVİLER ÇAKILDI Kulağına eğilip fısıldıyorum... - Ne bu suratın böyle Fedon? 3. asliye duvarı gibi be kardeşim. Ne oldu Fatih yerini mi kaptı? - Yok be abi. İstanbul'dan haber geldi canım sıkıldı. Kızım Bağdat Caddesi'nde yürürken çukura düşmüş. 3 yerinden kırılmış bacağı. 5 saat ameliyatta kalmış platin çiviler takmışlar. - Gidecek misin? - Keşke ama nerde? Ekstralar var, alınmış işler var kıpırdayamıyorum ki yerimden.
NALAN'IN KÖPEK ACISI O sırada bir başka suratı asık ünlü Akrep Nalan oturuyor yan masaya. Ben dert babasıyım ya sormasam, öğrenip nazlamasam olmaz Akrep'i. - Ne oldu sultanım ne bu abus çehrenin sırrı? - Bulundu sonunda Savaş. - Ne bulundu? - Kayıp köpeğim bulundu. - A aa, Moldovyalı hizmetçi kaçırdı diyordun hani? - Keşke kaçırsaydı. Yaşardı hiç olmazsa. Ölüsünü bulduk 3 ev ötenin bahçesinde. Havuzda boğulmuş.
YAZIK KÖPEĞE Yıllar önce yine tatsız bir kaza sonucu ölen eski köpeğinin acısını yaşayan Nalan'ın başına bir de bu olay olunca kız iyice perişan olmuş. Az ötemize Mehtap Ar oturuyor. Dünyanın en iyi yürekli, en sahici kızlarından biridirp. Severse alır canına sokar adamı. Bülent Özdemir gelip çöküyor hemen yanımıza. Yüzünde gülücükler begonvil gibi açmış. - Ne o Bülent'im cennetten müjde mi geldi? - Yok abi Sibel'den müjde geldi - Ne müjdesi. - Sibel konsere geliyor açık havaya. Beni de yanına istiyor. Lale Devri'ni beraber söyleyeceğiz. - "Bestelerin Efendisi" oldun kolay mı... - Estağfurullah be abi. Yapıyoruz içimizden gelen bir şeyler - Fatih'e (Ürek) şarkı yapmışsın yeni. Adı ne? - Bodrum'a sığamıyorum - Hııı? - "Bu gece Bodrum'a sığamıyorum" şarkının adı. İyi bir şey oldu sanki...