Belki de bir peygamberden beklenen şey, doğumundan itibaren mucizeler göstermesidir... Annesi O'nu dünyaya getirirken asla doğum sancısı çekmedi.. Sünnetli olarak doğdu O... Rivayet edilir ki, doğumunda melekler yıkadı O'nu... Ve iki omuzu arasında "Risalet Mührü" vardı... Hz. Muhammed'in doğduğu kutlu gecenin kutlu sabahında; O'nun dünyaya teşriflerini haber veren bir takım olağanüstü olaylar meydana geldi... Kisra'nın Medayin (İran) şehrindeki muhteşem sarayının on dört sütunu yıkıldı... Mecusilerin yıllardan beri yanmakta olan kutsal ateşleri aniden söndü... İran'daki Sava gölü kurudu... Yıllar önce suyu çekilmiş olan Semave deresinde sular taşmaya başladı... O'nun doğumuyla, mutluluk gülistanına bahar geldi adeta... Abdullah'ın yetimi... Âmine'nin ciğerparesi... Rabbim'in insanlığa kutsal hediyesi... Mucizelerle böylece dünyayı teşrif etti...
Süt anneye verilmesi Küçük Muhammed'i ilk önce muhterem annesi Âmine, üç, ya da yedi gün emzirdi... Araplar arasında yerleşik bir adet vardı... Yeni doğan çocukları sütanneye verme adeti... Böylece çocuklar; kır havasında daha sağlıklı büyür ve köyde güzel konuşma özelliğini kazanırlardı... Senenin belli zamanlarında Mekke dışından süt anneler gelir, yeni doğmuş çocukları emzirmek üzere ailelerinden alırlardı... Bu, köyde yaşayan fakir aileler için bir kazanç yoluydu... Bundan dolayı süt anneler,genellikle varlıklı ailelerin çocuklarını tercih ederlerdi... Hz. Muhammed'in doğumundan kısa bir süre sonra Mekke'ye süt anneler geldi.. Zengin çocuklarını almak ilk amaçlarıydı... Bunlardan bir çoğu istedikleri şekilde varlıklı ailelerin çocuklarını alıp döndüler... Ancak yoksulluk içerisinde bulunan Haris'in karısı Halime, imkansızlıklar dolayısıyla Mekke'ye zamanında gelememişti... Geç kalmıştı... Mekke'ye ulaştığında herkes alacağı çocuğu almıştı... Aramasına rağmen kendisine bol kazanç sağlayacak varlıklı bir ailenin çocuğunu bulamadı. Sadece; babasız, yetim bir çocuk kalmıştı alınmayan... Bebek Muhammed... Düşündü... Önce almak istemedi... Ne yapacaktı yetim çocuğu... Bir kazanç getirmezdi ailesine... Ancak, kocasıyla istişareden sonra; bir yılı çocuksuz geçirmektense; bu yetime de razı olalım, dedi ve küçük Muhammed'i emzirmek üzere alıp kabilesine döndü... Daha sonra, Halime, zorlukla verdiği bu kararından dolayı hiç pişman olmadı... Zira, bebekle birlikte, evinde gözle görülür değişiklik hissedildi... Bereket geldi evine... Havası değişti evinin... Herkes sevinçliydi... Mutlu ve mesuttu... Halime'nin üç çocuğu vardı... Bunlardan, küçük Muhammed'le en çok gezen kızı Şeyma idi... Bir gün, kırda kuzu otlatmaya, birlikte gitmişlerdi Şeyma ile... Zamanında dönmediler... Gecikmişlerdi... Hava da çok sıcaktı... Halime merak etti... Evinin bereketi, küçük Muhammed'in kızgın güneşin altında fazla kalmaktan dolayı hastalanmasından korkuyordu... Nihayet döndüler... Halime : "Bu sıcakta neden fazla kaldınız.. kardeşini hasta edeceksin" diye kızdı Şeyma'ya... Şeyma farkında olmadan bir mucizeyi anlattı. "Anneciğim, biz hiç sıcak görmedik.. üzerimizde bir bulut devamlı kardeşimi takip ediyordu. Biz nereye gidersek o da bizim başımızın üzerinde oldu, bu bakımdan güneş bizi yakmadı" dedi... Bu mucizevolaylar sık sık görülmeye başladı günlük hayatlarında... Yine bir defasında sütkardeşi Şeyma nefes nefese, annesinin yanına geldi... Tanımadığı bir takım kimselerin Muhammed'in göğsünü yardığını, yıkayarak tekrar yerine koyduğunu heyecanla anlattı... Telâşa kapılan Halime ve kocası Muhammed'in yanına koştular. O'nu bir tepeciğin üzerinde oturmuş ve göğe doğru, sabit nazarlarla bakarken buldular... Merakla sordular olanları... Küçük Muhammed anlattı... İki meleğin göğsünü yardığını ve kalbini dışarı çıkarıp semavi bir su ile yıkadıktan sonra eski yerine yerleştirdiklerini ve hatta bu suyun serinliğini hâlâ hissetmekte olduğunu söyledi... Sütanne ve kocası görülen bu olağan üstü olaylar karşısında daha fazla yanlarında tutmaya cesaret gösteremediler Muhammed'i... Ve ayrılmak çok güç de olsa, O'nu Mekke'ye götürüp annesi Âmine'ye teslim ettiler. O zaman Peygamberimiz dört yaşında idi...