Dünyanın bakışlarını bize çevirdiği bir dönemde Türkiye'nin trafiğine bakınca Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, büyük oynadığı açıkça görülüyor. Başbakan Erdoğan, "taktik ve stratejik bir politikacı" olarak yola devam ediyor. Tüm imkanlarını belli bir sonuca ulaşmak amacıyla etkili biçimde birleştirerek ve kullanarak, mücadeleyi yönetme sanatını gösteriyor, istediği hedefe ulaşmak için, bütün yol ve yöntemleri kullanıyor. "Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad Bodrum'a geldi. İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'da, İstanbul'a(Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın son kez katıldığı Milli Güvenlik Kurulu, 21 Ağustos 2008'de İstanbul'da yapıldı. Ana konular İran ve Kafkaslar'dı.) Erdoğan "yıldırım" olarak tabir edilen bir "ziyaret" gerçekleştirdi Rusya'ya. Hem Medvedev, hem de Putin ile görüştü. Gürcistan'a da gitti, Bakü'ye de gitti. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlhan Aliyev'le görüştü. Daha önce İngiltere Kraliçesi Elizabeth, Suudi Arabistan Kralı Faysal Ankara'ya gelmişti." Bir şeyler oluyor da tam olarak ne? Ortadoğu ve Kafkaslar'da yeni dengeler kuruluyor. Başbakan Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Bush (devamında, Mccain veya Obama) Rusya Başbakanı Putin, İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad, bu dengenin asli liderleri. Bölgenin üç kadim ülkesi, Rusya, İran ve Türkiye arasında ilginç diplomasi trafiği var. Tarih 14 Ağustos 2008. İlginç bir diplomasi trafiğine tanıklık ediliyor. Bölgenin kadim üç ülkesi belki de ilk kez aynı günde birbiriyle temasa geçiyor. Telefonla değil, yüz yüze gerçekleşen bu görüşmeler bölgede bir üçgen oluşturuyor.
TESADÜF MÜ? Kuşkusuz bu ziyaretler ve bölgede oluşan ilginç üçgenin zamanlaması önemli. Erdoğan'ın Moskova ziyaretinin "acil" bir kararla alındığı biliniyor. Ahmedinecad'ın ziyaretinin ise uzun bir süre önce planlandığı bilinen diğer gerçek. Tarihin bugün çektiği fotoğraf ileride çok konuşulacağa benziyor. Bölgenin üç kadim ülkesi bir şekilde temasa geçiyor. Oluşan üçgenin tam ortasında ise Türkiye bulunuyor. (Yarın: Ortadoğu ve Kafkaslar)