Gürcistan-Rusya savaşında bir gözünü kaybeden kameraman Levent Öztürk, TAKVİM'e konuştu: Mesleğime aşığım. İşimi yapmak için tek gözüm bana yeter.
***
'Mesleğimin gereğiydi yine giderim'
Gazeteci Levent Öztürk bir gözünü meslek aşkı yolunda saldırıya uğradığı Kafkaslar'da kaybetti ama görmeye ve bütün gördüklerini aktarmaya devam etmeye kararlı.
Tarih boyunca savaşlara, acılara ve sürgünlere sahne olan Kafkasya çok çetin geçen bir savaşla karşı karşıya kaldı. Süper güçlerin gövde gösterilerinin de karıştığı Rusya-Gürcistan-Osetya savaşı bu defa gazetecileri fena vurdu. En zor şartlar altında, tarihe geçecek anları aktarmak için canını ortaya atan savaş muhabirleri, canlı yayın yaparken bile saldırıya uğradı, sorgulandı, yaralandı, öldü... Bu vahşetten payını alan Kanaltürk ve NTV ekibi Gori'de uğradıkları silahlı saldırıdan ucuz kurtuldular ama Kanaltürk'ün deneyimli savaş muhabiri Levent Öztürk, başını sıyırıp geçen kurşunla bir gözünü kaybetti.
O DA KAFKAS KÖKENLİ
Abhaz kökenli bir aileden gelen Levent Öztürk, ismi her ne kadar gözönündeki popüler gazetecilerle anılmasa da Türkiye'nin 'gizli kahraman' gazetecilerinden biri. Daha önce 3.5 ay PKK'nın elinde rehin kalan, Kuzey Irak ve Afganistan'da haber aktarmak için defalarca bulunan ve birçok tehlike atlatan Öztürk, bu tehlikelerin sonuncusunda bir gözünü kaybetti ama diğer gözüyle gördüklerini aktarmaya devam edeceğini söyleyerek "Pişman değilim, yine olsa yine giderim" diyor.
*
Saldırıya kadar neler yaşadınız savaş bölgesinde?
Gittiğimiz gün Gori'nin bombalandığını duyunca hemen gittik. Gori'de çok kötü bir görüntü vardı. Hastanede yaralıları çekerken Gürcü askerler müdahale ettiler, havaya ateş ettiler ,kasetimize el koydular. Şikayet ettik, kasetimizi geri aldık, böyle gergin ve hengameli bir gün geçirdik. Ertesi gün sabaha karşı NTV ekibiyle bombalanan Tiflis'e doğru yola çıktık. Giderken yolda eczaneye girdim, arkadaşlar şaşırdılar. Sargı bezi, tendirdiyot aldım...
*
Bir şey olacağını mı hissetiniz?
Hissetmek diyemem. Sadece tedbir olarak. Bize bir şey olmaz ama ihtiyacı olan birini görebiliriz, gerekebilirdi. Çünkü çok sıcak bir bölge olduğunu gördüm. Tek tedbirsizliğimiz aracın üstüne 'press' yazmamaktı belki. Ama yazsaydık da bizi vuracaklardı. Değişen bir şey olmayacaktı. Çünkü bölge gazeteci tanıyan bir bölge değil. Bizden sonra öldürülen gazetecilerden de belli.
*
Saldırı nasıl gerçekleşti?
Yolumuzun üstünde baktık hiç kimse yok. Yolumuz açıktı. CNN International ekibini gördük, çelik yeleklerini giyiyorlardı. Sonra Rus tankını gördük. Kameraları göstererek rahat bir şekilde geçince ben rahatladım. Normalde kapalı kapalı olan beton bariyerler de açıktı. Böyle rahat rahat giderken yol kenarında vurulan Gürcüler'i gördük. Onları çekerken birden gözüm karardı. Vurulmuşum. Kısa bir an bilinç kaybı yaşadım. Sonra "Ben iyiyim sakın telaşlanmayın" dedim arkadaşlarıma... Ben kendimi kaybedersem arkadaşlarım panik yapabilir ve panik her şeyin sonu olabilirdi, o an bunları düşündüm. "İyiyim saklanın çünkü ikinci bir ateş dalgası..." derken çatır çatır kurşunlar yağmaya başladı... Güray, o arada aracı sürmeye başlamıştı refleks olarak. Cipten çıkmadık, bekledik. Beklerken de yoldaki eczaneden aldığım malzemelerle arkadaşlarıma pansuman yaptırdım. Sonra gelip baktılar ki gazeteciyiz, bizi yeraltı hastanesine götürdüler. Tabii kim olduğumuzu sorguladılar ama ama fiziki bir müdahele olmadı. Hastanede sağlık problemleri yaşadım ama sonuçta geldim, buradayım.
ÖLÜM AKLIMA GELMEDİ
* O an ölümden korktunuz mu?
Buna nasıl cevap versem bilmiyorum. "Korkmadım" diyeceğim, inanmayacak kimse. Şöyle söyleyeyim: "Mesleğimin gereğiydi, yaşadım. Ölüm, inanın aklımın ucuna bile gelmedi. Hayattaydım; en güzeli bu. 'Ölecek miyim?' diye düşünmedim bile. Dostlarım sağlamdı, onların başına bir şey gelseydi kendimi asla affetmezdim. Çünkü savaş konusunda deneyimliydim ve kendimi sorumlu hissettim. En büyük sıkıntım o oldu.
*
Bu kadar güçlü durmayı nasıl başardınız?
Ben çiftlik hayatında büyüdüm, çocukluğum hep çiftlikte geçti. Çok savaş filmi seyrettim. En önemlisi hakikaten aşığım ben bu işe, gazeteciliğe. Küçüklüğümde de hep savaş oyunları oynardım, benim ruhumda var galiba savaşçılık. Bir de Tenten'i çok severdim onun gibi bir gazeteci olmak isterdim. Savaş muhabirliğine ilk merak salmam 16 yaşına izlediğim 32. Gün'le başladı. Hayatım değişti. Mehmet Ali Birand sunuyordu, Coşkun Aral vardı... İlk aşk orada düştü...
PKK REHİN ALINCA...
Afganistan'da 2 defa bulundum, PKK'nın elinde 3.5 ay kaldım. O dönem benim yazgımın çizildiği dönemdir. Mağaralarda yatıp kalktım. Hayatımda ilk ölümle tanıştığım, hayatla ölüm arasındaki çizgiyi tanıdığım yer orasıdır. Gerçi hep içime attım, kimseyle paylaşmadım. O bölgede benim gibi binlerce insanın anısı, kaybı var. Orada hayat tecrübem oldu. Acılara dayanma gücü, sonrasında gördüklerime şaşırmamayı, gördüklerimi mümkün olduğu kadar aktarabilmeyi öğrendim. Yeter ki aktarayım insanlar bilsinler ve ders alsınlar istedim. Bu mesleği seviyorum ve bedeli ne olursa olsun ödemeye hazırım. Kolum da gidebilirdi, felç de olabilirdim. Pişman değilim, yine giderim.