Türkiye'de kayıt dışı istihdam denildiğinde herkesin söyleyecek birkaç sözü vardır. İşveren örgütleri prim oranlarının yüksekliğinden bahsederken devlet sosyal güvenlik harcamalarını gerekçe göstererek buna yanaşmaz. Kayıt dışı istihdamın önlenmesine yönelik devlet tarafından atılan adımlar da nedense beklenen sonuçları doğurmaz. Uzun zamandan beri bu çaresizlik veya kabullenmişlik devam ediyor.
Atılması gerekli ilk adım Burada kayıt dışı istihdamın önlenmesine yönelik öneriler sıralamayacağım ama kayıt dışı istihdamın önlenmesine yönelik çabalara başlanmadan önce atılması gerekli ilk adım konusunda görüşlerimi sizler ile paylaşacağım. Bu konu kayıtdışı istihdamın tanımlanması-tanınmasıdır. Yaptığım araştırmalar sonrasında, ülkemizde kayıt dışı istihdamın genel kabul görmüş ve yaygın olarak kullanılan bir tanımının dahi bulunmadığını üzülerek öğrendim. Haliyle doğru dürüst bir tanım olmayınca bunun ölçülmesi de mümkün olmuyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nca 2004 yılında yapılan bir çalışma elime geçti. Bu çalışmada kayıt dışı istihdam; "Çalışanların ilgili kamu otoritelerine hiç bildirilmemesi veya eksik bildirilmesi nedeniyle vergi ve sosyal güvenlik primleri gibi yasal yükümlülüklerden kaçınılması" olarak tanımlanmış.
Hane halkı anketleri Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) ise kayıt dışı istihdamı tanımlamamakta; fakat hane halkı işgücü anketleri ile yaptığı işten dolayı sosyal güvenlik kuruluşlarına kayıtlı olmayanların sayısını tahmini olarak veriyor. Bu noktada dananın kuyruğu kopuyor. TUİK tarafından yapılan bu tahmin "kayıt dışı istihdam" rakamı olarak yaygın ve yanlış şekilde kullanılıyor. Yüzde 50'lerin etrafından bir türlü uzaklaşmayan bu rakamlara ne akademisyenler, ne devlet kurumları bir türlü itiraz etmiyor. Hal böyle olunca ulusal ve uluslararası birçok platformda "Türkiye'de yüzde 50 kayıt dışı istihdam var" yanlışına düşülüyor ve ülkemiz bu platformlarda güç duruma düşüyor.
"Avrupa Komisyonu'nun bir tanımı var mı?" diye uzman bir arkadaşıma sordum ve var olduğunu öğrendim. Avrupa Birliği kayıt dışı istihdamı "üye ülkelerdeki (yasal/idari) sistemler dikkate alınmak koşuluyla kamu otoritelerine bildirilmeyen ücretli aktiviteler" olarak tanımlandığını öğrendim.
Yani kayıt dışı istihdam; yasaların "Bildir" dediği ama bildirilmeyen istihdam demek.
Dananın kuyruğu bir kez daha kopuyor Bu noktada dananın kuyruğu bir kez daha kopuyor çünkü bizim yasalarımız (506 sayılı yasa ya da 5510 sayılı yasa) ücretsiz aile işçileri ve daha birçok çalışanın sigortalı olmasına imkan vermiyor. Yani bu yasalar "Ücretsiz aile işçilerini kuruma bildir" demiyor. Yani bunlar kayıtdışı değil. Bunlar sosyal güvenliği olmaksızın çalışanlar.
Kayıtdışı çalışanlar... 5510 sayılı yasaya baktım. Yasaya göre tarım veya tarım dışı sektörlerde çalışan ücretsiz aile işçileri, tarım sektöründe yevmiyeli çalışanlar, tarımda kendi nam ve hesabına çalışanlardan düşük gelirli olanlar (günlük gelirleri sigorta primine esas günlük kazancın altında olanlar), 18 yaşını doldurmamış olanlar isteseler de yasal olarak sosyal güvenlik kurumuna kayıt yaptıramayacaklar. Dolayısıyla kayıt dışı çalışanlar olarak değerlendirilemezler.
Yaz rehavetini bırakın Benim kamu kurumlarından bir ricam var. Yaz rehavetini bırakın ve önce tarımda kendi nam ve hesabına çalışanların gelir durumlarını bir hesaplayın sonra tüm çalışanlar için 18 yaş sınırını dikkate alın. 5510 sayılı yasayı da açın bir okuyun
Kayıt dışı istihdam rakamını doğru yayınlayın İlgili kamu kurumları otursun bir yol haritası çizsinler ve lütfen kayıt dışı istihdam rakamını doğru olarak yayınlasınlar ki devlet ondan sonra mücadeleye başlasın. Eğer böyle yapmazlarsa kayıt dışı istihdam ile mücadeleye (yasaya aykırı olarak) ücretsiz aile işçilerini kayıt altına almaya başlamak gibi bir garabet ile karşılaşırız. Çünkü en çok kayıt dışı(!) ücretsiz aile işçilerinde yani tarlaya giden kadınlarda.