Koca bir kentin, İstanbul'un aynasıdır Beyoğlu... İstiklal'de gezinirken dillere destan kent gelir arkanızdan... İşte gecesi ve gündüzüyle Beyoğlu'na bakış.
Gündüzü ve gecesiyle Beyoğlu... Bir öykü, belki bir masal... Ne derseniz deyin üzerine iyi dikilmiş bir elbise gibi oturuyor o koca caddenin...
İstanbul'un bu en farklı özelliklerini buluşturan bölgesi için bir tek tanımlama yeter mi sizce? Ana caddesindeki meraklı kalabalığı, ara caddelerin gizine sığınmış tenhalığı, koşuşturmaca... Gündüz o irili ufaklı iş yerleriyle bir alışveriş merkezi sayılabilir mi? Evet. Kültürel bir durak? Evet. Sanat merkezi? Evet. Ve hatta küçük bir turizm beldesi... Dedim ya siz yürüyün bu caddede, İstanbul peşinizden gelsin. İçinden 'Beyoğlu' geçen sözcükler kurmaya başladınız mı, her şeyi taşımaya hazır bir yük kamyonu gibi bu cadde gelir benim aklıma.
ATATÜRK ANITI SELAMLAR SİZİ ÖNCE Kadını, erkeği, çoluğu-çocuğu, yaşlısı-genci ile kocaman bir dünyadır Beyoğlu. İçinden tramvay geçen bir suzinak bestedir belki. Her sokağın bir diğerine bağlanırken başka bir tarih sayfası açar kendisini tanımak isteyenlere. Diyelim Galatasaray'a girdiniz, Asmalımescit bir göz kırpar ki geçmeden-görmeden gitmek olmaz. O koca meydana bakan Atatürk Anıtı selamlar önce sizi... Ardından günle gece arasındaki o çok renkli oyunun oynanacağı İstiklal Caddesi.
ÇİÇEKLER GİRER DEVREYE Bir kitapçı, bir pastane, bir cafe ve en çok da ara sokaklarda biriken insan kalabalığı. Yaz güneşinden sıyrılıp taş binaların dibine düşen gölge çeker insanları en çok. Masaların üzerine düşerken akşam alacası çiçekçiler girer devreye, Çiçek Pasajı en çok, sokak müzisyenleri, kuklacı... Tünel bir başka güzeldir ışıltılı vitrinleriyle.
YEŞİLÇAM SOKAĞI... Yürüyün bir İstanbul çıkar karşınıza her sokakta bir başka duruşuyla bu koca kentin. Yeşilçam Sokağı'nda siyah-beyaz filmlerden çıkıp gelir bazen bir kare. O telaş içinde önünüzden gelip geçer bir an için bir film müziği. İnce bir çizgidir Yeşilçam Sokağı, Beyoğlu'na atılmış.