Türkiye'den İngiltere'ye sirayet etti anlaşılan. Biz de epeydir sesi soluğu çıkmıyordu, özlemiştik türban sorunumuzu. Müttefikimiz
İngiltere'nin saygın gazetesi The Times, Türkiye'de türban sorununu kapaktan işleyerek, önemli bir özlemimizi gidermiş oldu.
The Times'ın,
Başbayan (First Lady'ye TDK, öz Türkçe karşılık olarak bulmuş)
Hayrunnisa Gül'le yaptığı söyleşiden haberiniz olmuştur sanırım. (Olmamışsa çok ayıp olmuş demektir, yoksa siz hala Times'ı takip etmiyor musunuz?) Söyleşinin özeti bütün gazetelerde çıktı, oradan da gözümüze çarpmadı deyin de, ortadan çatlayayım bari!
DEMOKRASİNİN BEŞİĞİ İşin şakaya gelecek tarafı yok aslında ama biz milletçe şerbetli olduğumuzdan mıdır bilinmez, şakayla karışık, bir yığın alacakaranlık kuşağından fark etmeden geçip gitmişiz.
Ergenekon çatlağından içeri doğru uzattığımız, minnacık fener in aydınlattığı yerlerde, gördüklerimiz tüyler ürpertici değil mi? Ne cinayetler, ne kıyımlar, ne teşkilatlar çıkacak göreceğiz, iddianameden. Bombaların seri numaralarından, terörün nasıl birbirine bağlandığına şahit olmaya başladık bile. Bütün avukatlara duyurulur; ucuza alınacak dava gibi görünmüyor, haberiniz ola!
Biz artık Başbayan Gül'ün söyleşine hızla dönelim. Demokrasinin beşiği sayılan İngiltere'den bir gazetecinin, nasıl olup da kafasına böyle sorular takılır anlamak mümkün değil. Ben,
türbanı (başörtüsü de denilebilir) temel bir insan hakkı olarak gördüğümden, neden takıyorsun sorusunu doğru bulmam. Hele devletten hizmet alan üniversite öğrencilerinin, neden türban takamadıklarını hiç anlayamam. Büyük Mahkeme'nin kararından önce de anlamamıştım, sonrasında da kalın kafam almıyor. Hele ülkemizde başörtüsünün, İngiliz sorgusuna tabii tutulmasını anlamamı, benden asla beklemeyin. Demokrasi var diyorsanız, bu işler böyle!
TÜRBAN ATAKLARI The Times muhabiri Janice Turner, Hayrunnisa Gül'ü laf arasında sıkıştırmaya çalışıyor;
"laikler sizden korkuyorlar!" İngiliz Turner, cevabı İngilizce duyduğunda hafif yollu bir sarsıntı geçirmiş midir acep?
"Siz benden korkuyor musunuz?" Yazık olmuş Turner'e, keşke soruları ve araya sıkıştıracağı cümleleri belirlemeden önce, Türkiye'deki tecrübeli arkadaşlara sorsaydı.
Turner'ın, Başbayan Gül hakkında yazdığı izlenimleri ise, ülkemizde üçüncü sınıf taşra gazetelerinde bile okumamız artık zor görünüyor. İnsanları daha altı doldurulabilir cümlelerle değerlendirmek gerektiği, İngiliz gazetecilik mekteplerinde öğretilmiyor mu?
"Türkiye'nin en tartışmalı kadını, çok zarif bir makyaj kullanıyor, şık ve dar bir deri ceket, uzun etek ve marka ayakkabı giyiyor." Türkiye gibi büyük bir Avrupa ülkesinin Cumhurbaşkanı'nın eşini tanımlamak için seçilen cümleler bunlar mı olmalıydı? Gerçi Turner kardeş; kimi denemeler yapmış, ağzının payını alınca, marka ayakkabılar ve dar deri cekette karar kılmış.
Söyleşi Times'ın ilavesi için yapılmış, bunlar normaldir diyorsanız, türban ataklarını hangi moda akımı çerçevesinde ele alacaksınız?