Boşuna! Tahta masa kalın ve siyah bir örtüyle sıkı sıkıya kaplı. Ve benim nefesimi tutacak kadar mecalim yok.
Aşk, merhameti işaret parmaklarından tutup, beni nefessiz bırakıp gittiğinden beri kulaklarımda çınlayan; tık-takların ritim değiştirmelerini bekliyorum. Ve ben, merhametsiz bir mecalsizliğin kıskacında, aşk bekliyorum.
Sen ortalarda olmadığına göre, ne garip bir beklenti! Yoksun ve aşk yok.
Aşksın ve merhamet yok. Oysa aşk nihayetinde merhamet değil midir?
Bir yürek dolusu merhamet. Bugün çok mutluyum.
Aylardır bırak ağzımı, aklımdan bile seni geçiremiyordum. Korkaklığımla dalga geçen aklıma, '
Aşk, konuşmama hakkını kullanıyor' diyordum.
Derin bir sessizlik alıp yaşam fiyatına; efkarsız, gamsız, sızısız; tek bir an özlüyordum.
Ve ilk defa bugün, aşk nihayetinde merhamet olduğunu hatırladı. Yavaşça söktü tahta masanın üzerinden siyah örtüyü.
Bir kuş naifliğinde çarpan kalbime derin bir nefes üfledi. Bir
sokakta yürüyen minicik ayaklar oldu aşk.
Kar oldu aşk, yürüdükçe üzerinde sevdanın izi çıkan. Korkusuzca oturdu, siyah örtüsünden arınmış tahta masamın bir yanına.
Nefessiz kalmadan, yüzüne bakabileceğim bir nur oldu aşk. Ve
aşk, merhamet olmadığını usulca anlatmaya başladı bana.
Kar oldu aşk, nefessiz bırakmayan, kıpkırmızıya kesmeyen. Siyah merhamet örtüsünden sıyrılıp, bembeyaz bir umut oldu aşk.
FOTOĞRAFLAR Fotoğraflara bakıyorum. Senin fotoğrafına, senden öncekinin fotoğrafına, ondan öncekine bakıyorum. Yaşamı, fotoğraf albümüne çevirmenin anlamsızlığı doluyor aklıma. Bütün fotoğrafları, odanın ortasına doğru savuruyorum. İçim acıyor
sevdiklerim, az sevdiklerim, hiç sevmediklerim, kesinlikle birbirlerinden haberdar olmasınlar diye akla karayı seçtiklerim birbirine karışıyor.
Diz üstü fotoğrafların arasına dalıyorum. Örselenmesinler istiyorum, dizlerim ezmesin onları diye özen gösteriyorum. Bitmiş olsalar da
nihayetinde geçmişim onlar benim. Kimilerini, yırtmayı unuttuğum fotoğrafları da olmasa hatırlayamayacağımı bilsem de, üzerlerine basmak utandırıyor beni.
Nihayetinde hepsinin bir hatırası var. Acı tarafları ağır basanların bile, şimdi nefretle andıklarımın bile, benimle geçirdikleri iki güncük de olsa, güzel günleri var. Anılara hürmetsizlik etmek,
geçmişe sövmek yakışmaz biliyorum. Hepsine aynı özeni göstereyim fikri çakıyor kafamda, senin resmin elime geçince vazgeçiyorum. Bütün fotoğrafları bir yana, seninkileri diğer yana koyuyorum. Onlara da haksızlık yapmak istemem, onlarla mutluyken sen yoktun. Belki sana hazırlanmam için gönderilmiş 'güzel
düşler'di hepsi. Gerçek olmadıklarını, şimdi biliyorum. Gerçek sadece bir tane olur.
Onları gözümün görmeyeceği şekilde arkama doğru usulca itiyorum. Senin fotoğraflarına doğru gözüm kayıyor. İlk önce
en çok sevdiğimi alayım elime, diye düşünüyorum, kafam karışıyor. Öyle bir ayrım yapmaya gücüm yetmiyor. Hepsine sırayla bakayım, diyorum.
Birincisine dokunurken zil çalıyor. Çok hızlı vedalaşmam gerektiğini anlıyorum. Gözüm şömineye dönüyor, alev alev. Yarınım sabırsızca zile basıyor. Bütün özenim sona eriyor. Seni de diğerlerinin arasına karıştırarak, alevlerin içerisine bırakıyorum.
Yanağındaki gamzenin yanışı takılıyor gözüme, içim acıyor. Kapının pervasız zili tekrar çaldığında, sen ve ötekiler ateşin içersinde küle dönüşüyorsunuz.
Kalkıyorum, kapıya doğru, yeni hayatıma doğru, yarın evleneceğim insana doğru yöneliyorum.
Ruhumu yaktım. Kapıdakini sevmeye mahkumum artık!