Ertuğrul ÖZKÖK: Savaş Ay'ın programında o sahneyi seyrederken gözyaşlarımı tutamadım. Hürriyet'in Ankara bürosundaydım. Yanımda Sedat Ergin, İsmet Solak ve Muharrem Sarıkaya vardı. Kendimi tutamayıp, ''Çok yaşa Mehmet Ali Yılmaz'' diye bağırmışım. Olayı kaçıranlara aktarayım: Geçenlerde Savaş Ay'ın bir programında Ahu Tuğba, sinema sanatçısı Sami Hazinses'in çok kötü durumda olduğunu söylemiş. Varlıklı bir insana, kendisine yardım etmesi için çağrıda bulunmuş. Sonra Romalı Perihan da bu görüşe katılmış. O sırada telefon çalmış. Bir gazeteci, yanında işadamı bir arkadaşının bulunduğunu ve onun Sami Hazinses'e yardım etmeye hazır olduğunu söylemiş.
SÖYLESENE Savaş Ay da, ''Yardım yapacak insan niye gizli kalsın, kim olduğunu söyleyin'' demiş. Israr edince, yardım edecek kişinin Trabzonspor Kulübü Başkanı Mehmet Ali Yılmaz olduğu anlaşılmış. Yılmaz, Sami Hazinses'e bir banka kartı verdi. Hayatının sonuna kadar kendisini rahatça geçindirecek bir aylık bağladı. Ayrıca bir daire satın alma sözü verdi. İşte o sahnede ağladım. Sami Hazinses'in yüzündeki o minnet ifadelerini kare kare izledim. Filmlerindeki ifadelerdi. Sinemada hep samimiydi. O akşamki minnet bakışlarında da samimiydi.
DİZ BAĞLARIM ÇÖZÜLDÜ Hafızam kendiliğinden geri sarmaya başladı. Açık hava sinemalarındaki o filmleri hatırladım. Hele bir tanesini daha iyi hatırladım. Filmin başından sonuna kadar efsanevi bir ''Hamza Abimiz''den söz ediliyordu. Her şeye muktedir, efsanevi bir Hamza Abi. Herkes ondan korkuyor. Adı maymuncuk gibi. "Hamza Abimiz'' denince bütün kapılar açılıyor. En kötü, en gaddar haydutlar, caniler bile Hamza Abimiz adını işitince tir tir titriyor. Dizlerinin bağı çözülüyor.
ŞAŞIRIP KALDIM Filmin sonuna kadar o müthiş Hamza Abimizi merak ediyorsunuz. Onu tahayyül ediyorsunuz. O irikıyım, babayiğit Hamza Abimizi kafanızda canlandırıyorsunuz. O bir efsane, bir hayalet. Ama biz o müthiş adamı filmin sonuna kadar hiç görmüyoruz. Son sahnede ortaya çıkınca şaşırıp kalıyorsunuz. Hamza Abi ufacık tefecik bir şey. Neredeyse bir cüce. Önce bir şaşkınlık... Arkasından basıyorsunuz kahkahayı. Ve o anda, 'Efsane' denilen şeyin muazzam gücünü anlıyorsunuz.