Bir 'Diva'yı kendi gözümden, gözlüğümden, cılız belleğime yer eden bir iki muhabbetten ibaret anlatışıma kızmayın. Ama gönlümüzde, sanat dünyasında yerini vaziyeti anlatsam ayıp olmaz mı? Bilmeyen mi var (varsa ayıp) tiyatro sahnelerinin 'Şahbanu'su desem malumu ilam olmaz mı? Bakın bir şey daha var anlatacağım.
KAYBOLAN YILLAR 4-5 sene önceydi ve Taksim Sanat Evi'nde bir geceydi. Ki aklınıza hangi yaşta, hangi yüksek kıratta oyuncu geliyorsa hepsi dahil, Yıldız Hocaları'na sürpriz bir gece düzenlemişlerdi. Sezen Aksu da içten bir arzuyla koşarak gelmiş, geceyi şarkılarıyla bambaşka bir keyif alemine çevirmişti. Tiyatro sahnelerinin 'İmparatoriçe'siyle, şarkıların 'kraliçesi' ilk kez bir araya gelmişti. O muhteşem düetleri, o duyumu doyumsuz Kaybolan Yıllar icrasıyla büyülemişti herkesi.
TEDARİK CİHAZLARI Geceye gazeteciler davetli değildi. Bu birlikteliğin medyatik değil duygusal tarafı ağır bassın; çıraklar, kalfalar, ustala r, tiyatrodaki ustabaşlarını, Yıldız Hoca'larını kutsarken yaşananlar yedi düvele yayılmasın istemişlerdi. Ben de gazeteci değil tiyatro ve tiyatrocu dostu olarak davetliydim. Bu nedenle hiçbir profesyonel araç gereç taşımamıştım yanımda. Ama üzerimden evin içinde bile gezerken eksik etmediğim küçük fotoğraf makinemle, mini kameram yanımdaydı elbette. Her an her şey olabilir diye düşündüğümden yıllardır olduğu gibi yine tedarik cihazlarıyla yüklüydüm çaresiz.
TARİHE KAYDI DÜŞECEK Ne zaman ki gece ilerledi ve iki büyük kadın birlikte oldu sahnenin ortasında o an geceye katılanlara değil, tarihe saygısızlık etmemek için 3- 5 kare fotoğraf çekmek farz oldu. Sezen'in çok anlaşılabilir gerekçelerle fotoğraf çekimine hoş bakmadığını bildiğimden, yanına sokuldum usulca. Şımarıklık, şirinlik biraz da yüzsüzlük yapıp az biraz çekime izin koparttım. İyi de etmişim. Gazetemde çok güzel bir şekilde ve gerçekten de tarihe kaydı düşecek biçimde kullanıldı o birkaç kare.
VALLA BUNALDIM Gazetede bunların çıktığı gün boyunca da çoğu sitem yüklü telefonlar, mesajlar gelmeye devam etti. "Sen Sezen Aksu'dan izin almış olabilirsin. Ama Yıldız Hoca çok üzüldü. Canı çok sıkıldı. Hiç hoşlanmadı durumdan" deyip yüreğimi burktular iyiden iyi.
NE HOŞ Derken dün oldu. Ve mail kutuma belki de son yıllarda beni en çok mutlu, gururlu, coşkulu kılan şu satırlar düştü. "Sevgili Savaş Ay, Yazınız beni çok mutlu etti. 'Sezen Aksu'nun taçlandırdığı gece' deyiminiz ne güzel ve ne kadar yerinde. Sizin de bu anları zapt edip, yaşamlarını uzatmanız ne hoş? Teşekkürler. Sevgili annenizi düşündüm. Onunla yıllar önce aynı yolları geçtik biz, bitip tükenmeyen o Anadolu turnelerinde. Nerde bir güzelim kaya varsa üstünde "Şükran Ay" yazıyordu. Sanki onun izinden, onun gittiği yerlere gidiyorduk. O zaman klip, medya, tv, bez afişler nerde!.. Şükran Ay adı, doğal güzellikler üzerinde? Yol gösteriyor bize. Onu da, sevgili oğlunu da teşekkürlerle ve saygıyla kucaklıyorum. Yıldız Kenter 2 Nisan 2005, Ankara"