Yıldız Hanım'ın yeganeliği su götürmez. Sesi, söylemi, sahnesi, kulisi, geçmişi, hali müthiş...
Kenter Tiyatrosu'nda oyun izlemek bir ayrıcalık ve 'Amma da çok gittim' diye övünsem yeridir.
Bu hafta "izdüşümler" pek bir parlak. Çünkü koca bir yıldız pırıl pırıl parlıyor sayfada, satırlarda. Ve huzurunuza Yıldız Kenter Ustamız geliyor...
Babam eve gelir gelmez, "Hazırlanın, Yıldız'ı seyretmeye gideceğiz bu gece" dedi anama. Çok sevindi anam. Sarıldı, öptü yanaklarını babamın. 12 yaşında çocuk, bu cümleden ne anlarsa ben de onu anladım. "Çamlıca Tepesi'ne çıkacağız. Yıldız seyretmeye gideceğiz." Meğer sinemaya gidiyormuşuz. Hem de çocukların alınmadığı suareye. Ama "Orta 1 talebesiyim artık. Büyüdüm. Suareye tabii ki gidebilirim" diye şişindim.
HALE SİNEMASI Zeynep Kamil Yokuşu'nu inip, Üsküdar Meydanı'na ramak kala Hale Sineması'na kadar yürüdük. Ressam Arap Yaşar'ın çizip boyadığı koca afişi gördüm kapıda. "Pembe Kadın" yazıyordu. Nasıl bir tıklım tıkış, nasıl bir itiş kakış vay vay. Meğer bilet bulmak çok zormuş bu filme. Aslan babam bu, bulmuş elbette. Hâlâ bile salaklıklar yapışımın ilk sinyalleri o çağımdan olmalı. Filmin ortasında uyumuşum, yuh bana.
YOLLAR KESİŞİNCE 10 yıl sonra Sinametek'te bir daha ve baştan sona izleyince anladım ki Atıf Yılmaz çook mühim yönetmen, Gani Turanlı gözü harika bir kameraman ve Yıldız Kenter gerçek bir dev anası. Epey sonra yollarımız kesişince anladım ki bizimkilerle onlar can ciğer. Annemle babam Yıldız Kenter'e de, eşi Şükran Güngör'e de pek yakın meğer. Sonra gazeteci de olunca bin defa tanık oldum Yıldız Hanım'ın yeganeliğine. Sesi, söylemi, sahnesi, kulisi, geçmişi, hali, istikbali müthiş, müthiş, müthiş. Kenter Tiyatrosu'nda oyun izlemek bir ayrıcalık ve 'Amma da çok gittim' diye övünsem yeridir...