Türkiye'nin en çok tartışılan sivil toplum kuruluşlarından TESEV'in başkanı Can Paker, gündemdeki konuları TAKVİM için değerlendirdi. Türkiye'de 2 ayrı kültürden gelen orta sınıf çelişkisinin türban krizine yol açtığını söyleyen Paker, AK Parti'ye yönelik kapatma davasına karşı olduğunu ifade etti. "Şeriat gelir" endişelerine de değinen Paker, "Bu mümkün değil" dedi.
***
'Türban siyasi simge değil'
Raporlarıyla ses getiren TESEV'in Başkanı Can Paker, Türkiye'de 2 ayrı kültürden gelen orta sınıfın çelişkisinin türban krizini yarattığını söyleyerek, türbanın siyasi bir sembol olmadığını belirtti....
Türk iş dünyası ve sivil toplumunun ileri gelen isimlerinden Can Paker, Türkiye'nin tartışmalı sivil toplum kuruluşlarından TESEV'in Başkan'ı. Açık Toplum Enstitüsü'nün Danışma Kurulu Başkanlığı, Sabancı Holding Yönetim Kurulu Üyeliği diğer şapkalarından sadece birkaçı. Paker ile ofisinde görüştük.
*
Bu aralar vaktinizi neye harcıyorsunuz?
Hayatımın hiçbir döneminde tek bir şeye odaklanmadım. Danışmanlık işlerim var, TESEV'i sürdürüyoruz, Sabancı Holding'in Yönetim Kurulu'ndayım, bir risk sermayesi yapılı firmanın kurucu ortaklarındanım.
*
TESEV'in hazırladığı raporlar neden çok ses getiriyor?
Türkiye'de biz dokunulmayan, zaman zaman tabu sayılan, gündeme getirilmesi bazı çevrelerin işine gelmeyen konuları gündeme getiriyoruz. Çalıştığımız 3 ana konu; demokratikleşme, iç yönetim ve dış politika. Demokratikleşmede uğraştığımız konular din-devlet ilişkileri, TSK demokratik gözetimi, imam hatip, başörtüsü gibi konular. Türkiye'de iyi yöneticilerin etkili olması için hangi koşullar lazım, araştırıyoruz, çünkü yerel yönetim başlı başına bir tartışma konusu; birtakım insanlar yerel yönetime karşı. Dış politikada Kıbrıs, Ermeni sorunu, Kuzey Irak, AB gibi konulara ağırlık veriyoruz. Bu konularla uğraşırsan, ya beğenilirsin ya da çok eleştirilirsin. Ondan sonra "Vatanı satmak istiyor" demeye başlarlar. Çünkü Türkiye'de böyle bir şey var; senin fikrin olmayan her şey "Vatanı satıyor" demek.
*
Genelde beğenildiğinizi mi yoksa daha çok eleştirildiğinizi mi düşünüyorsunuz, siz kendinizi araştırdınız mı?
Hayır, güzel bir araştırma olurdu. Aldığım e-maillere bakarsan, genelde beğenilmiyorum. Ama konuştuğumuz insanlara bakarsak genelde beğeniliyoruz. Tek bir görüş veremem. Beğenen insan e-mail atmıyor ama beğenmeyen de yüzüne söyleyemiyor.
*
TESEV'in raporlarını AB ya da ABD gibi dış güçler takip ediyor mu?
AB Komisyonu'yla direkt bilgi alışverişi içinde bulunuyoruz. Avrupa'nın bütün sivil toplum kuruluşlarıyla var, ABD'nin düşünce kuruluşlarıyla var. Bizim bir AB programımız var, Paris'te, Viyana'da, Berlin'de, onların medyası önünde Türkiye'nin AB üyeliği ve olası katkılarının tartışılması olacak. Yine buna benzer bir programımız var; Bosphorus Conference. Son 4 yıldır Avrupa'nın en ciddi siyaset adamlarıyla Türkiye'nin eksiklerini, ne yapması gerektiğini, biraz kapalı kapılar ardında tartışıyoruz.
*
Neden kapalı kapılar ardında?
Daha rahat konuşulsun ve daha rahat eleştiriler yapılsın diye böyle oluyor. Ardından basın bülteni çıkıyor zaten. Her yıl bir Dışişleri Bakanı katılıyor. Bu yıl İngiltere Dışişleri Bakanı ve Ali Babacan katılacak.
*
Ne zaman olacak bu? Ekim ayında gerçekleştirilecek, genelde Cumhurbaşkanı açılışı yapar.
'BATI DIŞI MODERNLEŞİYORUZ'
* Sizce Türkiye'de başörtüsü veya türban kötü niyet midir, yani siyasi sembol olarak mı kullanılıyor?
1999'da din-toplum-siyaset ölçüm araştırması yaptık. Bir de 2006'da yaptık. Mukayese ettik. Şimdi türban azalıyor; Türkiye'de yüzde 15'ten yüzde 1l'ere düştü. Ama sosyolojik olarak baktığınızda yüzde 11-15 civarında. Başını örtenler yüzde 65. Bunun yüzde 11-15'i başka türlü örtüyor. Türbanı takıp üniversiteye gitmek isteyen, türbanı takıp "Ben başka türlüyüm" diyen var. Kendi toplumunda da farklılaşmak isteyen kadının farkı olarak görülüyor. Nilüfer Göle'nin dediği gibi, başka türlü bir medenileşme bu. Bu bir Batı dışı modernleşme, kendi toplumu içinde farklı bir konuma gelme özlemi. Karşı tarafın bakışı da, "Klasik başörtüsüne karşı değilim, türbana karşıyım" diyor. Niye? Çünkü siyasi sembol olarak görüyor; öyle değil aslında.
'TÜRBAN SINIFSAL ÇELİŞKİ'
* Sizce siyasi değil mi türban?
Biraz sınıfsal bir mesele, klasik başörtülü kadının Mercedes kullandığını görmüyoruz, türbanlı kullanıyor. Canımı sıkan bu. Sınıfsal bir ayrım var. Türkiye'de ayrı şekilde çıkmış 2 girişimci orta sınıf var. Biri, askeri-sivil Cumhuriyet'in etrafında oluşan sınıf, diğeri son 10 yılda Anadolu'da ticari ve sanayi gelişmeyle ortaya çıkan Anadolu orta sınıfı girişimcisi. Bu girişimciler, Cumhuriyet kurulduğunda köylü toplumuydu. Ama dünya değişti. İhracatımız ve milli gelir yükseldi. Birileri yapıyor bunları. Yeni ortaya çıkan Anadolu girişimcisi de ekonomiden ve ihalelerden pay almak istiyor, sinemaya, tiyatroya gitmek istiyor. Burada ciddi bir çelişki var. Biri diğerinin öteki yapmakta ve bu tamamen bir yabancılaşmadır. Bugün türban olmasaydı başka bir şey çıkardı.
*
Çözülür mü bu konu?
Çözülecek, optimistim, fakat önemli olan bu farklılığı 2 tarafın da kabul edememesidir. Biri diğerini 'öteki' yapıyor. Biraz felsefi boyutlarıyla anlatırsam; kavramsal bir rasyonalitede, biz tarih, fizik, kimya okuruz ve bu kavramlarla rasyonelleşiriz. Böyle bir rasyonellik de dinsel meseleleri sorgular. Öbür taraf ise köylülükten gelme olduğu için pratik rasyonaldir. Yani hata yaparak, iş yaparak öğrenir. Pratik rasyonaliteyle ilgilenirsen dinle sorunun olmaz. Yanına alır getirirsin. Bu temelden bir farklılıktır. Bu klasik bir laf olan 'karşılıklı diyalog, anlayış' değil; ekonominin getirdiği etkileşim dinamiğindendir. Yani birbirlerine mal satarlar, kız alıp verirlerse bunlar ekonomik objelerin dinamiği içinde gerçekleşir.
*
"Cumhurbaşkanı hem laik hem dini bütün hem de modern olmalı!" denilmişti.
Bunu halkımız söyledi. Halka sordum ve dediler ki; "İlk sırada modern hayatın temsilcisi olsun", bu bir orta sınıf özlemidir. Yine "Dini bütün Müslüman" ve de yine aynı seviyelerde "Laik olsun" demişlerdir. Ve Türk halkı bu 3'ü arasında bir çelişki görmüyor.
*
Peki, Gül bu tanıma uyuyor mu?
Kişiler hakkında konuşmayı sevmiyorum. Abdullah Gül'ü de eğer modernliği sadece Batı modernliği almazsak, evet modern bulurum. Karısı üniversiteye gitmek istedi. Abdullah Bey yüksek okul mezunu, çocukları üniversitede okur. Batı dışı modernleşmeye inanıyorsanız, evet. Dini bütün Müslüman mı bilmiyorum, kimse kimsenin dinini bilemez. Üçüncüsü laik mi, bence evet. TESEV'in bir üyesi olarak kişiler hakkında subjektif karar vermek istemem. Önemli olan bir bilimsel araştırmanın getirdiği sonuçtur.