Töre cinayetleri kanayan yaramızdır. Her yıl mutlaka birkaç kez canımız yanar. Bu yanlış sistemi düzeltmek için paneller düzenlenir, televizyon programlarında masaya yatırılır töre cinayetleri. Ancak büyük bir olayın üzerinden birkaç yıl geçmeden korkunç bir hikaye ile yine peşimize düşer ölümün gölgesi. Güldünya töreye kurban olalı kaç yıl oldu ki? Bu arada kim bilir kaç canlı töreler? Töre cinayetleri kitaplara konu oldu; 'Mutluluk' gibi filmlerle sanat dünyasındaki yerini aldı. Dizilerde sıkça işlendi. Son olarak Ferdi Tayfur'un başrolünü oynadığı 'Yertsiz Yurtsuz'da evimize konuk oldu töre cinayetleri. O dönemde yine çok tartışıldı. Ferdi Tayfur'un kızını töreden koruyan tavrı herkese örnek gösterildi. Bir süre sonra alıştık bu cinayetlere. Alıştık ama kınamaktan hiç vazgeçmedik... Ancak geçtiğimiz Cumartesi akşamı CNBC-e'yi izlerken bir kere daha kanım dondu. E.R. adlı diziye de konu olmuştu töre cinayetleri. Hani şu bir hastanenin acil servisinin anlatıldığı dizide, bölümün en önemli konusuydu. Ya da -algıda seçicilik- benim en çok ilgilendiğim konuydu. Nimet adlı genç kız, gazetecilik okuduğu üniversitede boğazından yaralanmıştı. Nimet'i hastaneye Amerikalı erkek arkadaşı getirmişti. Nimet'in travma odasına alınmasının hemen ardından odaya annesi girdi. Nimet'in annesi Amerikan Türkçesi ile 'Allahım, benim kızım' diye haykırdı. Ortadoğulu olduğu her halinden belliydi ve Türkçe konuşuyordu. Dizinin ilerleyen dakikalarında Nimet, hayatını kaybetti. Annesi bir süre başında oturdu. Acil Servis'in doktorlarından biri kadıncağızı teselliye çalıştı. Acılı kadın; 'Bugün iki çocuğumu birden kaybettim' dedi. Çünkü kızının boğazını kesen oğluydu. Nimet, Müslüman olmayan bir Amerikalı ile aşk yaşamasının cezasını canıyla ödedi. Konu o kadar tanıdıktı ki! Ve işin kötüsü bizim hayatımızın bir parçasıydı. Amerika'da 11 Eylül'den sonra yaşanan durumu analiz etmek için kurgulandığı belliydi. Ama bizim kanayan yaralarımızdan birini de işaret ediyordu.