Hiç tanışmadım kurşunlarla... Ama hep soğuk gelmiştir görünüşü bile... Ekranda duyduğum silah sesi bile rahatsız eder beni. İçim ürperir. Görünüşü soğuk olsa da yarası sıcaktır diye düşünürüm hep. İşte geçtiğimiz Cuma akşamı küçük Kader, soğuk kurşunun sıcak yarasıyla tanıştı. Adı kutlama olan 'şehir magandalığının' kurbanı oldu. Kendine uzatılan mikrofona söyledikleri canımı yaktı; "Bir daha hiçbir takımı tutmayacağım..." Cumartesi akşamı bir ana haber bülteninde izlediğim bu görüntü gerçekten çok etkiledi beni... Oysa ki nasıl sevinmiştik Cuma akşamı, nasıl muhteşem bir zafere imza atmıştık. Semih'in golüyle açılan galibiyet yolu, Rüştü'nün muhteşem kurtarışıyla taçlanmıştı. Üstelik dört bir yandan aynı uyarı yapılmıştı. Maçı anlatan spikerimiz, bir yandan galibiyet naraları atarken bir yandan da "Sevincimiz kimsenin acısı olmasın, silahlarla kutlamayalım galibiyetimizi" diyordu. Daha ilk saniyelerde başlamıştı uyarılar. Selçuk Manav'ın mikrofon uzattığı Milli Takım Teknik Direktörü Fatih Terim'in bile ağzından aynı cümleler dökülüyordu. "Lütfen silahlara sarılmayın. Galibiyeti kurşunlarla kutlamayın!" Oturduğum semtte Çek Cumhuriyeti galibiyetinde atılan kurşunlar yüzünden pencereye bile çıkamamıştık. Ancak bu sefer çok daha az kurşun atılmıştı. Tam da "Galiba sevinmeyi öğreniyoruz" derken, haber bültenleriyle yıkıldım. Hırvatistan maçı sonrası tam 27 kişi yaralanmıştı. Ümraniye'de evinin bahçesinde milli sevince ortak olmaya çalışan, suçsuz, günahsız Kader de kurşunlardan nasibini almıştı. Bu arada küçük kızdan çok daha ciddi yaralar alanlar olmuştu tabii... Ameliyat olanlar mı ararsınız, acil serviste oradan oraya koşturan mı? O kadar sevinmeme rağmen içimden "Keşke kazanmasaydık" dedim. Gerçekten bunu söyledim. Çünkü bu magandalığı bırakmadığımız sürece, sevinmeye hakkımız yok. Hele ki sonunda küçücük çocuklar 'hiçbir takım tutmayacaksa...'