Cengiz Aytmatov öldü ya dünyanın başı sağ olsun. Yine de ne mutlu bize ki doğdu ve yaşadı. Yüreğini, bilgisi, becerisini, emeğini ve kalemini muhteşem satırları, cümleleri, öyküleri, romanları yazmaya kullandı ve müthiş bir edebiyatçı oldu. Yine ne mutlu bana ki, Kırgız yazarla tanışma fırsatı bulmuştum. İsveç Başbakanı Olof Palme'nin sokak ortasında "faili meçhul" bir cinayete kurban oluşundan sonra gitmiştim Stockholm'e.
Cengiz Muallim Cenaze törenini düzenlemek 1 haftaya yakın zaman aldıydı, beklemiştim İsveç başkentinde. Onyıllardır orada yaşayan aile dostlarım Barbra ve Güneş Karabuda çiftiyle de hasret giderirken, "Bu hafta bizim yayınevinde kutlama var. Aytmatov'un kitabı 'Kopar zincirlerini Gülsarı'yı İsveççe bastık. Cengiz Muallim de gelecek" demişlerdi. Bizde de eskilerin öğretmen-hoca anlamında kullandığı "muallim" sözcüğünü ülkesinde herkes kullanıyormuş Cengiz Aytmatov'a meğer.
Ozan Nesimi Böyle bir fırsatı kaçırmazdım herhalde. Söyledikleri gün ve saat orada oldum ve tanıştım dev yazarla. Sivas katliamında yitirdiğimiz canlardan Ozan Nesimi Çimen de davetliler arasındaydı. Herkesin 2-3 saniye olsun selamlaşmak, konuşmak istediği Aytmatov, iltifatlardan, abartılı yaklaşımlardan anında sıkıldığı halde, bu kavruk Anadolu ozanıyla saatlerce özel sohbetler etti, kucakladı, güzel sözcüklerle onurlandırdı Nesimi'yi. Yan yana fotoğraflarını vefatından sonra büyütüp oğlu Mazlum Çimen'e verdiğimde, ikimiz birden duygulanıp gözyaşı döktüydük.