Yavru kutup ayısı üşüyormuş. Hem kutup ayısı olup hem üşümeyi bir türlü anlayamamış. Annesine sormuş:
- Anneciğim biz gerçekten kutup ayısı mıyız?
- Elbette yavrum.
Yavru ayı tatmin olmamış. Çünkü üşüyormuş. Gitmiş aynı soruyu babasına sormuş. Babasından da aynı yanıtı alınca, onların bilmediğine kanaat getirmiş. Gitmiş kutup ayıları köyünün en yaşlısı Bilge Dede'ye sormaya karar vermiş.
- Bilge Dede, annemle babama sordum ama onlar iyi bilmiyorlar galiba, biz gerçekten kutup ayısı mıyız?
Bilge Dede açıklamış:
- Elbette yavrum! Uzun tüylü beyaz kürkümüzle, yediğimiz fok balıklarıyla, her şeyimizle kutup ayısıyız. Bununla da gurur duyuyoruz.
Yavru ayı şaşkın şaşkın son sorusunu sormuş:
- Öyleyse ben niye üşüyorum?
***
Aylardır dünyadaki para darlığının Türkiye'yi olumsuz etkileyeceğini, önlem alınması gerektiğini, aksi halde ciddi bir kriz doğabileceğini yazıyorum.
Hazine Müsteşarı Çanakcı da mevcut global ortamın kısa dönemde Türkiye'de büyümenin düşmesine, enflasyon ve cari açıkla mücadelenin de zorlaşmasına yol açacağını söyledi. Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek ise nihayet dünyadaki finansman daralmasına karşı hassas olduğumuzu, biraz (!) etkileneceğimizi söyledi. Kendisini kutlamak zorundayız. Bu kadarını bari anladı ve kabul etti.
Bulguru neden kaynatamıyoruz? Lafa geldi mi mangalda kül bırakmaz, kendimizi över dururuz. Ama bir durup sakince düşünelim:
Biz ne yaparsak yapalım başkaları bizim işimize karışıyor. Hatta talimat veriyor.
Başkalarının kapısında para için bekleyen biz oluyoruz.
Borç vermek için olmadık koşullar koyuyorlar, kabul ediyoruz.
Başkaları bize şeker pancarı ekmeyin diyor, ekmiyoruz, ithal nişasta bazlı, şekere benzemeyen bir şeyi şeker olarak kullanıyoruz.
Başkaları onu, bunu, şunu yetiştirmeyin diyor, yetiştirmiyoruz.
Çiftçiden destekleme alımı yapmayın, ekmeden para verin diyor, öyle yapıyoruz.
Sonra da her şeyi, buğdayı bile satın alır duruma geliyoruz ve fiyatlar fırlıyor. Bulguru da kaynatamaz oluyoruz.
Biz kaybediyoruz, onlar kazanıyor.
Adamlar üretmeyi bırakıp kendi mallarını almamızı istiyorlar. Sonra da gırtlağa kadar borca batıp her dediklerini yapmak zorunda kalıyoruz.
Yoksa yavru kutup ayısı gibi kendi kendimize şaşıp kalıyoruz.