Siyasi iktidarlar kafaya koydukları bir şeyi yapıyorlar. Zaman içinde, tepkiyi yoklayarak, ısıtıp ıslatıp yeniden gündeme getirerek. Bugünlerde gündemde olan ve turizm işletmelerinden alınması düşünülen konaklama vergisi de bunlardan biri. Bu durumun göstergesi 26.9.2006 tarihli yazım. Söz konusu yazıdan bazı bölümleri aşağıya alıyorum. "Konaklama vergisi tasarısına göre, vergi; otel, motel, tatil köyü, pansiyon gibi yerlerde konaklama bedeli üzerinden alınacak. Tesisleri işletenler, konaklama vergisini müşteriden tahsil ederek belediyeye ödeyecekler. Öğrenci yurtları ile huzurevlerinde kalanlardan vergi alınmayacak. Vergi sadece yatak ücretinden değil, yeme, içme ücretlerinden de alınacak. Yani, yemek otelde yenirse vergi var, dışarıda lokantalarda yenirse yok. Galiba müşterinin otelde yemek yemesi istenmiyor?" "Verginin oranı, toplam konaklama bedelinin yüzde 3'ü. Yani KDV ile birlikte KDV'ye ek olarak yüzde 3 daha vergi alınacak. Bu verginin KDV gibi indirim mekanizması yok. Doğrudan müşteriden alınacak ve idareye ödenecek. 1984 yılında KDV kabul edilirken bu vergiye benzeyen işletme vergisi, akaryakıt tüketim vergisi, taşıt alım vergisi gibi bütün vergiler kaldırıldı. Bu şekilde AB'ye vergi uyumunda en önemli adım atıldı. Şimdi aynı türde bir vergi konup AB'ye "Bu vergi belediye vergisi, uyumu bozmaz" denilecek! Belediye vergisi ama öyle genel bir vergi ki, turizm sektör cirosunun yüzde 3'ü belediyelere aktarılacak." "Yabancılar neredeyse bedavaya tatil yapıyorlar ve buna alıştırıldılar. Bunlardan ayrıca vergi alınamaz, işletmeci öder. Yerli için fiyatlar vergi oranında artacak. KDV oranının fiili olarak yüzde 21'e çıkarılması ve 3 puanlık kısmın mahsup sisteminin de olmaması kayıtdışılığı teşvik edecek." "Tatil yapmayan, dinlenmeyen insanlar verimli çalışamaz. Tatil yapmak para çarçuru olarak görülmemeli, teşvik edilmeli. "Konaklama vergisi adıyla konulmaya çalışılan vergiyi belediyeler alacak. Oysa belediyelerin esas sorunu kaynak bulmak değil, kaynakları iyi kullanmamak." Aynı şeyleri yazmaktan keyif almıyoruz, ama aynı şeyler durup durup gündeme getiriliyor. Ne yapalım!