Pek sevmem -adam gibi adam- deyişini ama ulusal pota kahramanımız Hidayet Türkoğlu'nu anlatacak başka kapak başlık bulamadım. Hafta sonu Orlando Magic-Toronto Raptors playoff ilk maçına iki saat kala Telepazar programından telefonla bağlandık Hido'ya. Milyonlarca dolarlık kontratlı NBA yıldızını böylesi önemli maç öncesinde konuşmayı bırakın göremezsiniz bile. 2001 Avrupa Şampiyonası'ndan beri Telepazar programının gedikli konuğuydu Hido. 12 Dev adam coşkusunu birlikte yaşamıştık. Telefon bağlantısından bir türlü ayrılmak istememesinden belli ki o da çok özlemiş ülkesini ve bizleri. Sanki NBA Doğu Konferansı'nda son ayın oyuncusu olan o değilmiş gibi alçak gönüllü ve içtendi konuşma boyunca. İki arada derede lafı Tanjeviç'in "Bizle burada yazın iyi antrenman yaptığı için en iyi sezonunu oynuyor''una getirdiğimde değişik bir yeriyle gülmeyip, "öyle denebilir tabii" demesinden, Milli Takım'da oynamak için gün sayıyor olmasından, bir kere daha anladım ne yürekli çocuk olduğunu ve yüreğinin milli forma aşkıyla dolu olduğunu. Maç günü kafasını karıştırmamak için Bogdan'ın tv'de "Takımın kimyasının yeniden düzelmesi için Hidayet ve Mehmet Okur'dan birini tercih etmeyi düşünüyorum. Diğer oyuncular Milli Takım'da NBA oyuncularının otoritesinden etkilendi. Ben sorunun bu olduğunu düşünüyorum" dediğinden bahsetmedim Hidayet'e. Ben de Milli Takım'ın yakın geleceğinin esas sorununun Tanjeviç'in yıldız oyuncu yönetme özürlüsü olması olduğunu düşünüyorum. 1982'den kalma hot zota dayalı koçluk onlara işlemiyor. Onların yerine Japonya'ya götürüp, bizi olası bir Dünya Şampiyonluğu'ndan ettiği, mesela Hakan Demirel'i kendi takımı Fenerbahçe'de oynatmadı. Olgun meyve sevmeyip ham meyveyi de dalında koparan bir garip adamın elinde oyuncak Milli Takımımız sizin anlayacağınız. En son Semih'le otobüslerde itişmesi de otoritesinin sıfırladığının göstergesi. Ama tabii ki bırakmayacağız. Yıldızlarımızın Milli takımda oynadığını görene kadar savaşımız sürecek.