Şövalyeliğin sonu hüsran
UF olduğumuzda "Oldu da bitti maşallah paşa olur inşallah" diye avuturdu ninelerimiz. Yılların Avrupa müdavimi Efes Pilsen gene Top 16'dan veda etti kupaya. Oysaki bu yıl ne beklentilere gark etmişti bizi biracılar. Avrupa Şampiyonu koç Blatt, Eurolegue sayı kralı Drew Nicholas ve muhteşem saz arkadaşları. Kadroya ve girişimin cesametine bakıp Final 4'e gider bu takım rüyalarına kapıldık. Ama Drew Nicholas bir hafta önce Euroleague internet sayfasına "Biz acayip takım ruhuna sahip bir ekibiz, kimseler bizi tutamaz" beyanatları verdikten sonra tutup Amerikalılar için sakıncalı bulunduğu Konsolosluğu tarafından kendisine söylendi diye Sırbistan'da ki maça gitmeyince olay krize girdi. Dostum Engin Özerhun anlattı ve ikna oldum Drew'in sütten çıkmış ak kaşık olmadığına ve benzeri sıkıntı yaratmalarının sezon başından beri sürdüğüne ama benim ikna olmam sonucu değiştirmiyor ki. Televizyon'da ki "çırak" programında iş yönetimi konularında ahkam kesen Efes Başkanı Tuncay Özilhan bir aprentice milyon dolarlık böylesi bir krizi bu şekilde sonlandırsa ne yapardı çok merak ediyorum. Efes yıllardır basketbolumuz için çok güzel şeyler yapıyor ama bütünü bir türlü göremeyip kuru derelerde boğuluyor. Bir şeyleri hep eksik yapıyorlar. Onlarda ki oyuncular (Kerem, Kaya ve adları saymakla bitmez yabancı oyuncular) gittikleri takımlarda devleşirken, başka yerlerin aslanları (Nicholas, koç Blatt. vb.) Efes'e gelince kuyrukları kısalıyor. Efes üstelik bütçe olarak da Avrupalılar'la yarışabilir, istediği oyuncuyu alabilir oldu her daim. Tesadüfe tesadüf edilmez ve bunların hepsi tesadüf olamaz. Sıkıntı nerede bulmak için zaman tünelinde kimler geldi, kimler geçtiye bakmak gerek. 100'ün üzerinde oyuncu, Aydın Örs, Ergin Ataman, Oktay Mahmuti.. Peki değişmeyen ne? Statükocu zihniyet mi? Kapalı devre yönetimin çaplı sorunlarda çapsız kalması mı? Konduramıyorum ama ben biliyorum sıkıntının nerde olduğunu. "Buraya kadarmış" kabullenmeciliğini kabullenemiyor ve Efes'e yakıştıramıyorum.