Daha maçın başında ibreler farklı galibiyeti gösteriyordu.
Ama parmaklar da
Kezman'ı gösteriyordu, harcanan net pozisyonların ardından.
Maçın başındaki
Kezman'ın bir yanı
Fenerbahçe santrforuydu.
Öte yanı rakip takımın stoperi...
İki arada bir derede sıkıştığı içindir ki, pozisyonları ezdi.
Hele maçın 17. dakikası var ki...
Kocaman bir kale, sadece
Kezman, ve dışarı atılan bir top.
Ama 4 dakika sonra bir golün nasıl atılacağını gösteren de yine
Kezman...
Bu çelişkiler yumağı, sezonun sonuna kadar süreceğe benziyor.
***
Fenerbahçe'nin maçın ilk dakikalardaki yüklenmesi, taraftar için mazinin misillemesiydi...
Futbolcular için, 3 puan mücadelesi.
Hücum zenginliğine karşılık, orta alanda ve defansta garip bir tedirginlik vardı. İlk yarıda 28 top kaybı..
Uğur Boral'ın gözü kara halini aradım, eser yoktu.
Aurelio kopuktu.
Deivid ve
Alex klasik İstanbul resimlerinden uzaktı.
Kazım'da başkalık vardı sadece.
Nerdeyse bütün takımın, stresin çekim alanında oldukları ortadaydı.
***
İkinci yarıda kendine yakışan
Fenerbahçe ortaya çıktı.
Uğur Boral'ın zıpkın hali de, ikinci golde ortaya çıktı.
Deivid'in attığı golün bütün mimarisi
Uğur'a aitti.
Orta alan miting meydanı gibiydi.
İkinci yarıdaki
Fenerbahçe'nin, hem pozisyon hem de skor olarak tribünleri mest eden bir yanı vardı zaten.
Yan hakemlerin ofsayt pozisyonlarındaki aceleci bayrakları olmasa, fark daha fazla olurdu.
Bu hakemlikle Türk futbolu nereye gider, asıl onu tartışmalıyız.
Fenerbahçe defansnın anlık dalgınlıklarının nelere mal olacağını ve
Selçuk'un tehlikeli madde olduğunu da uyarı mektubu olarak iletmeliyiz..
***
Dün gece Şükrü Saraçoğlu, şampiyonluk fragmanlarının çekildiği şık bir klip gibiydi.
Sarı lacivertli dava adamları, bu sezon uğrunda savaşmadık aşk bırakmadı.
Ve galiba en anlamlı mücadelesi de önümüzdeki hafta olacak.