Ne kadar da güzel ifade edip anlatmış Umur (Talu) ağabey Türkiye'de gazeteciliğin acayip bir yere sürüklendiğini yazarken..
Devir şu; demiş ve eklemiş:
"Neyi yazdığın, gösterdiğinden ziyade, neyi görmezden geldiğin, gözden kaçırmaya uğraştığın yokmuş farz ettiğin önemli.." Gazetecilik artık çokça; aidiyet, mensubiyet, ilişme, iliştirilme, oralardan laf yetiştirme ameliyesi diye de devam etmiş..
***
Bizim spor basını da bu muhteşem örneklemeye cuk oturan kalemlerle dolu. Ligde son virajlara girildiği ve nefesleri kesen bir yarışın sürdüğü bu son haftalarda akıtılan teri, verilen emeği bir kenara itip karanlık sokaklarda gezmeyi sevenler ortalıkta dolaşmaya başladı yine.. F.Bahçe'yle yatıp kalkanlar ama bildiklerini gizlemek zorunda kalıp yazamayanlar Belediye maçı öncesi yine komplo senaryolarıyla maçı germe çabalarına girdiler. Çünkü G.Saray yine çok olmuştu.. Buralara kadar nasıl gelmişti? Onlara göre yine kopmak bilmiyor, bazı yazarlar yeni bir 14 Mayıs sendromu yaşamaktan çekiniyordu
.. (Bakınız arşivlere Bir F.Bahçeli'nin Günlüğü-Yazan: Kemal Dinçer-Sabah gazetesi) Tabii hepiniz biliyorsunuz ama onlar pek yazamıyor. Dinçer bir zamanlar sakladığı kesici-delici aleti yakalama komitesinin başında artık..
***
Daha bir hafta öncesinde Ankara Belediyesi'nin Sarı-Lacivert etkinliklerini yazı malzemesi olarak dikkate almayanlar konu İstanbul Belediyesi ve onun başkanı olunca ahlak zabıtası kesildiler.. Belediye'ye neredeyse
ya yeneceksin ya yeneceksin, yoksa şikeci damgasını yersin havası tam gaz veriliyor.. Bizim Belediye, sizin Belediye.. Deplasmandan gelen cezalar, dışarıdan içerden medyadan her yandan bu kadar hücuma uğrayıpta yıkılmıyorsa bu Galatasaray gerçekten helal olsun!