Tam oturmuş Nokta dergisi ve Alper Görmüş'ün beraatini yazmayı düşünüyordum.
Öte yandan bir başka kılçık beynime girdi; Emre Aköz'ün yazısındaki "laik yaşam biçimi nasıldır" mealindeki sorular tilki tilki dolanıyor.
Beri yandan Ergenekon ile ilgili gelişmeler...
Hemen zulada ise AB Komisyon Başkanı Barusso'nun ziyareti ve tekrar güçlü bir biçimde ülke gündemine giren AB süreci...
Hatta az bir zorlamayla Siyaset Meydanı'ndaki ulusalcı-AB'ci kapışması.
Yetmedi barış için dünyayı dolaşan İtalyan ressamın hunharca öldürülmesinin utancı da önümüze geliverdi.
Yani bereketli bir gündem maddesi vardı.
Her biri üzerine pek çok cümle kurabilirdim.
Ama beni bunlardan çok daha mutlu eden bir haber, Türkiye'nin gerçek gündem maddelerinin ve gerçek sorunlarının nasıl çözümlenebileceğine ilişkin bir haber hepsinin önüne geçiverdi.
İstanbul'un Bahçelievler ve komşu ilçelerinde oturan 58 işadamı bir araya gelerek çiftçi olmaya karar verdi.
Aralarında ünlü gözlükçü Fahri Kuz, İstanbul Altın Rafinerisi Başkanı Ömer Hallaç ve İSTOÇ Başkanı Nahit Kemalbay'ın da bulunduğu işadamları, ilginç bir projeye imza atmaya hazırlanıyor.
Kuyumculuk, çay ticareti, plastik üretimi gibi çok sayıda farklı sektörden işadamları, son yılların gözde sektörü hayvancılığa girmeye karar verdi. 3 milyon 750 bin YTL sermayeli ve 58 ortaklı 'Baran Tarım ve Hayvancılık' şirketini kuran işadamları, süt ve et üretecek.
Şirketin CEO'su Hüseyin Yaman, "58 ortakla kurulduk, şu an sayımız 70'e fırladı. Çoklu ortaklık kolay değil. Ancak yabancı sermayeyle tek başına başa çıkmanın da mümkünü yok. Böyle bir olayın gerçekleşebildiğini göstermek lazım. Bizimki işadamlarına örnek olacak" diyor.
Kırklareli'nde AB destekli Hayvancılık için seçilen yer Kırklareli.
AB fonları ve devletten arazi tahsisi konularında da çalışıyorlar.
Bu haber neden mi önemli?
Türkiye her şeyi devletten beklemeye alışmış bir toplum yapısına sahip.
Ekonominin gerçeklerinden uzakta, eski alışkanlıklarını sürdürmeyi seven bir ticaret sınıfımız var.
Özellikle de esnaf kesimi.
Açık konuşmak gerekirse kar marjlarının bu kadar düştüğü bir ekonomik ortamda esnafa yer yok.
Küçük sermayeyle, rekabete dayanma gücü olmayan, başkasının ürettiğini satan ve satış sonrası hizmetleri sağlayamayan bir ekonomi sınıfının yaşama şartları bulunmuyor.
"Küçük olsun benim olsun" mantığının esaretinde sıkıntı çeken esnaf ve küçük ölçekli işletmeler için Bahçelievlerli işadamlarının yaptıkları harika bir örnek.
Küçük sermayeler ile patron olma hevesinden vazgeçmek zorunda olan yüzbinlerce esnafa tek önerimiz güçlerini birleştirmeleri, sermayelerini güçlendirmeleri, iş yapma kültürü geliştirmeleridir.
Yoksa birilerinin gelip dertlerini çözmesini beklerlerse, "doğal seleksiyon" gerçekleşecek. Ki gerçekleşiyor zaten.
Şartlara ayak uyduran yaşıyor, uyduramayan oyun dışı kalıyor.
Acı ama gerçek bu.