Barroso neden geldi?
Siyaset dünyasında günün sorusu bu...
Ankara Anlaşması'ndan itibaren geçen 46 yıllık süre içerisinde Avrupa Komisyonu'ndan "Başkan" düzeyinde Türkiye'ye yapılan 2. ziyaret.
(2004 yılında Prodi gelmişti.)
Ama bu önemli ziyaret ne muhalefeti memnun etti, ne kamuoyunda heyecan yarattı.
***
Barroso ile birlikte Genişlemeden Sorumlu Komiser Oli Rehn de Ankara'ya geldi.
Peki Avrupalı konuklara dönük tepkinin nedeni neydi?
Muhalefet "zamanlama"dan rahatsız.
Diyorlar ki:
"Anayasa Mahkemesi AK Parti ile ilgili kapatma davasını açtığı için Barroso ve Rehn iktidara destek olmak amacıyla geldi."
Barroso'nun "AK Parti kapatılırsa bunun AB ile ilişkilerde ciddi sonuçları olur" şeklindeki sözleri kanıt olarak gösteriliyor.
***
Bu noktada önemli bir ayrıntıya dikkat çekmek gerekiyor:
Dışişleri Bakanlığı, 2 gün önce gazetelerin Ankara temsilcilerine brifing verdi.
Barroso'nun ziyaretiyle "kapatma davası" arasında bağlantı bulunmadığı özellikle vurgulandı.
Verilen bilgilere göre, ziyaret talebi AB kanadından gelmiş değil.
Başbakan'ın daveti üzerine gerçekleşmiş.
Ziyaret için önce Ocak ayı planlanmış.
Yani dava açılmadan önce.
Ancak programlar örtüşmediği için 10-12 Nisan tarihlerine kaydırılmış.
***
İster kapatma davası, isterse AB ile Türkiye ilişkilerini güçlendirecek psikolojik ortamı hazırlamak.
Hangi amaçla olursa olsun.
Sonuçta AB'den Türkiye'ye en üst düzeyde ziyaret gerçekleşiyor.
Ama bir türlü "değer"ini bulamıyor.
Ne bir heyecan, ne coşku, ne umut.
Sadece kaygı...
Barroso, Meclis'teki konuşmasından önce CHP'li Özyürek tarafından uyarıldı:
"Kapatma davası sürerken, mahkemeyi etkileyecek beyanda bulunmamalısınız."
Bu sözler bile, Barroso'nun ziyaretini sadece kapatma davasına indirgemiş oluyor.
Aslında tüm gelişmeler TürkiyeAB ilişkilerindeki dramatik çöküşü ortaya koyuyor.
***
Barroso Türkiye'de hem AB ülkelerine hem Türk halkına mesaj verdi.
İlişkileri güçlendirmek, umutları artırmak için.
Ama kendisi de bir mesaj aldı.
Türk kamuoyunda AB'ye güven giderek azalıyor.
Bu eğilimin "düşündürücü" yanı şudur:
Türkiye'de siyasetçiler genellikle "kamuoyu"ndaki rüzgarın aksine kürek çekmek istemezler.