İstanbul'un bulvarları, kaldırım ortaları, meydanlıkları yine lalelerle bezendi. Eskiler ol rivayet ederler ki; bir yaprağın üzerindeki çiğ tanesine yıldırım düşmüş. Alev alan yaprak o haliyle donup kalmış, laleye dönüşmüş. Göbeğindeki siyahlık da yıldırım düşmesinden kalan yanık iziymiş.
DÖRTNALA... Ol rivayet ederler ki; lale kelimesinin Osmanlıca yazılışında, harflerin sıraları değiştirildiğinde "Allah" ve "hilal" çıkması, laleyi kutsal kılmıştır halk indinde... Ol rivayet ederler ki; 16 Yüzyıl'da Lale Deliliği (Tulipomania) denilen bir dönemi, dörtnala kalkmış kısrak süratinde yaşamıştır Osmanoğulları.
SEVİNELİM Mİ? Sofralarda en zengin yemekler, koleksiyonlardaki en nadide parçalar lale soğanları olmuş he he heey!.. Bütün bunlar güzel, hoş, harika tamam da 10 metre yolu yarım saatte alabildiğin trafikte, çamur, kir, pas, çukur, oyuk yollarda yürüdüğün bir kenttesin. Ne yani manzarayı böyle tarihi manası böyyük laleler süslüyor diye sevinecek miyiz kardeşim?